Borçlu davalının iştirak halinde maliki olduğu 22 adet taşınmaza haciz konulduğu anlaşıldığından, mahkemece icra dosyasında haciz konulan taşınmazların değerinin belirlenerek davacının alacağını karşılayıp karşılamadığının tesbiti ile borçlu davalının aciz halinin saptanması, borçlu davalının aciz halinde olduğunun anlaşılması halinde davanın esasına girilmesi, aciz halinin olmadığı durumda davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı şirket ile yetkilisi tarafından düzenlenen bononun yine şirket yetkilisi tarafından yeğeni olan davalıya ve onun tarafından da diğer davalıya ciro edilmesine ilişkin tasarrufların muvazaalı olduğuna dayalı olarak açılan davada, davalı şirket defterleri üzerinde iptali istenen tasarruf konusu bonolara dayalı ticari ilişki olup olmadığının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi bu mümkün olmaması halinde ticari alışveriş yapılmış ise 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş olduğu da dikkate alınarak bu kapsamda da bir inceleme yaptırılması gerektiği-
Davacının davası yönünden borcun doğumu­nun tasarruf tarihinden sonra olduğu, ancak uygulamada daha önceki tarihli ticari veya hukuki bir ilişki nedeniyle ileri tarihli çek veya bonola­rın düzenlendiği , bu durumda öncelikle davacıdan dayan­dığı çeklerin keşide edilmesine neden olan İlişkinin hangi tarihte doğdu yönünde delillerinin sorulması, aynı şekilde davalı taraftan da delillerinin istenilmesi ve borcun hangi tarihte doğduğunun belirlenmesi, taşınmazı elinde bulunduran da­valının borçlu davalının ticari ilişkide bulunduğu şirketin çalışanı olduğu­nun davalı V. tarafından bildirilmesi nedeniyle bu yönde taraflardan kanıtla­rının istenilerek davalının borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının saptanması, dava konusu taşınmaz ve araç yönünden tazminata hükmedildiği halde tazminatın miktarı belirlenmeden davalıların tazminata mahkum edilmesinin doğru bulunmadığı-
Başlatılan takip kesinleşmiş, iş makineleri haczedilmiş ancak bu araçlar üzerinde 70 den fazla haciz oldu­ğu, işyerinde yapılan hacizde borçlu şirketin mahalde olmadığı ve haczedilecek malın bulunmadığının görüldüğü, takibin başında alacaklının aciz belgesi talebi ret edilmiş ise de yargılama boyunca da icra dosyasına yatırılmış bir para ol­madığı, icra dosyasına göre borçlunun borcu karşılayacak değerde malı olmadığının açık olduğu, bu durumda aciz halinin varlığı kabul edilmesi gerektiği-
"Aleyhine açılan katkı payı davası sonucu hükmedilmesi muhtemel alacağın tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla muvazaalı senet düzenlediği ve davalı 3. kişinin da muvazaalı senede istinaden borçlu hakkında icra takibi yaptığı" belirterek davalılar arasındaki muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin iptalinin talep edildiği davada, mahkemece de, takibin yakın arkadaş olan davalılar arasında muvazaalı olarak düzenlenmiş olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de, öncelikle davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan katkı payı alacağı davası ile davalı borçlu tarafından davacı aleyhine açılan katkı payı alacağı davasının sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, eldeki davadaki senetlerin ve ve bu senetlere dayalı olarak yapılan takip dosyasında TBK'nun 19. madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi gerektiği-
Davalı borçlunun icra takibine itirazı üzerine hakkındaki takibin durduğu, davacı alacaklı tarafından itirazın iptali veya kaldırılması yönünden dava açıldığının iddia ve ispat edilmemiş olması ve rehin açığı belgesi alınarak anılan belgeye istinaden davalı borçlu hakkında yapılmış bir icra takibi bulunmamasına göre davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilen davada vekalet ücretinin maktu olarak takdir edilmesi gerekeceği-
Takip konusu borcun, karardan sonra ödendiği ve takipten feragat edildiği anlaşıldığından, davanın konusunun kalmadığı ve mahkemece, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Takip dosyası içeriğinde davalı borçlunun adreslerinde yapılan hacizlerden bir sonuç alınamadığı gibi borçlunun adresinin nerede olduğu da belirlenemediği, bu durumda davalı borçlunun aciz halinin gerçekleştiği-
Tasarrufun iptali davasının açılması koşul­larından birisinin de kesinleşmiş bir alacağın bulunması olduğu-
Borçlunun haciz için gidilen adresinin boş ol­duğu, adresten taşındığı saptanarak haciz işleminin yapılamadığı yine aynı takip dosyasında borçlunun adresinin tespiti için yapılan kolluk araştırmasında da borçlunun iflas ettiği, açık adresinin bilinmediği, belirtilen adresteki evini satarak il dışına gittiği tespit edildiğinden, borçlunun aciz halinin gerçekleştiği ve bu durumda tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-