Şikayetçinin, "tapu sicilindeki ilgili" sıfatı bulunmakta olup, kendisine satış ilânı tebliğinin zorunlu olduğu- Haciz alacaklısı olan şikayetçi 3. kişinin, alacaklı olduğu ve açtığı tasarrufun iptali davasında aynı taşınmaz üzerine haciz şerhi koydurduğu, icra dosyasına giren son tapu kaydının ise, şikayetçinin haczini de içerdiği anlaşıldığından, "tapu sicilindeki ilgili" sıfatı bulunan şikayetçiye satış ilânı tebliğinin zorunlu olduğu-
İİK. mad. 283 uyarınca, iptal davasının kabulü halinde, davacı-alacaklının, dava konusu taşınmaz ise davalı 3. kişinin üzerindeki kaydın düzeltilmesine yer olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği, 6183 sayılı Kanun''da bu hususta açık bir hüküm bulunmamakta ise de, hükmün kıyasen burada da uygulanması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabileceği ve bu husus dava şartı olduğundan hâkimin resen gözetmesi gerektiği- Haczedilen makineler üzerinde 1 tirilyonu aşan banka ipoteği olduğu ve anılan bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçtiği anlaşılmakla, icra dosyasına göre borçlunun borcu karşılayacak değerde malı olmadığı ve bu durumda aciz halinin varlığının kabul edilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabileceği(İİK.m.277) bu husus, dava şartı olup, hâkim görevi gereği doğrudan gözetmek zorunda olduğu-
Dava konusu taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek verildiği, ipoteğin kesin ipotek verme taahhüdüne dayalı olarak yapılmadığından bu tasarrufun iptaline karar verilmesi istemişse de, "davalı bankanın sermayesinin büyük bir kısmının devlete ait kamu bankası olduğu, kredi sözleşmesi ve kredinin ipotek ile teminat altına alındığı" gerekçesiyle tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK'nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında, borçlunun malvarlığını eksilten tasarruflara karşı dava açılabileceği gibi borçlunun malvarlığını artıracak ancak borçlu tarafından kullanılmamış haklara ilişkin olarak da dava açılabileceği- Borçlunun mamelekini artıracak olan tenkis davasının açılmaması ya da vasiyetin tenfizine ilişkin davaya karşı çıkılmamasının da iptale konu tasarruf olduğu-
İptale konu tasarrufun borcun doğumundan önceki tarihli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı alacaklı vekilince, "borcun takibin dayanağı olan bononun tanzim tarihinden önce, borçlu ile aralarındaki alüminyum doğrama işinden kaynaklandığı" ileri sürülerek buna dair belge sunulduğu görüldüğünden, mahkemece taraflardan da sorulmak suretiyle anılan belgedeki imzaların kime ait olduğu, davalı borçlunun belgede ismi geçen şirket ortağı veya yetkilisi olup olmadığı, borçlu yada yetkilisi olduğu şirket ile davacı alacaklı arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı araştırılarak, gerekirse taraflara ait ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle borcun doğum tarihinin saptanması gerektiği-
Davacı tarafın tasarrufa konu edilen taşınmaz üzerinde hacizlerinin olduğundan, tasarrufun iptali davası açmasında hukuki yararının olmadığı-
"Davalı borçlu ve üçüncü kişinin arkadaş oldukları, üçüncü kişinin aylık 1.500 TL maaş ile çalıştığı, eşinin çalışmadığı iki çoğunun bulunduğu, kayınpederine ait evde oturduğu, davalı borçlunun ise kredi kartı borcu bulunduğu, tarafların mali ve sosyal durumları itibariyle 95.000 TL'lik borç ilişkisine giremeyecekleri, dayanak bononun her zaman düzenlenebilecek belgelerden olduğu, aralarındaki borç ilişkisinin muvazaalı olduğu davacı bankanın alacağını maaş haczi ile almasını engellemeye yönelik bulunduğu" gerekçesiyle "davanın kabulü ile icra dosyasındaki alacağın davacı açısından geçersiz sayılarak, davacıya borçlunun maaşı üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine" karar verilmesinn isabetli olduğu-