İstinaf başvuru süresinin kanun gereği tefhimden itibaren başlayacağı- Süre tutum dilekçesi verilmeden istinaf dilekçesinin belirli süre geçirildikten sonra verildiği gözetilerek istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Satışa hazırlık işlemlerine yönelik şikayet üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla birlikte, süresinde şikayet hakkının kullanıldığı hallerde, icra mahkemesi kararının ihalenin feshi aşamasında incelenmesinin mümkün olduğu, ancak yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanların, aynı şikayet nedenleri ile ihalenin feshini talep edemeyecekleri, o halde, borçlu tarafından icra dosyasında alınan kıymet takdir raporuna karşı daha önce itiraz edilmediği gibi satış ilanının tebliğinden itibaren yasal yedi günlük süre içerisinde de itiraz yoluna başvurulmadığı ve başkaca bir fesih nedeni de bulunmadığı anlaşılmakla yazılı gerekçeyle ihalenin feshine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Üst sınır (limit) ipoteği sadece ipotek akit tablosunda belirtilen limit kadar alacağı teminat altına almış olduğundan, alacaklının ancak bu limit kadar ipotekli takip yapabileceği- Taşınmazı üzerinde limit ipoteği kurulan üçüncü kişinin, aynı zamanda kredi sözleşmesinde kefil olmasının, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte ipotek limiti ile sorumlu olduğu ilkesini değiştirmeyeceği- Taşınmazın 1.385.000 TL’ye alacağa mahsuben alacaklıya ihale edildiği, müdürlüğün yaptığı hesaplamaya göre dosya borcunun 1.292.871,65 TL olarak tespit edildiği, şikayete konu Müdürlük kararı ile yapılan dosya hesabına dayanılarak "ihale bedelinin, 1.292.871,65 TL olan dosya alacağını geçtiğinden bahisle 92.128,35 TL’nin alacaklı tarafça dosyaya depo edilmesine" karar verildiği uyuşmazlıkta, davacı-borçlular, "taşınmazın alacaklı adına tescili işleminin tedbiren durdurulmasını" istemiş iseler de, İİK 134 vd. gereğince ihalenin kesinleştiği ve tescile engel bir durumun olmadığı, ancak, tesis edilen ipoteğin türü ve ipotek limiti gözönüne alındığında, dosya hesabı ipotek resmi senedine aykırı olduğundan, gerekirse dosyanın bilirkişiye tevdii ile iadesi gereken miktar olup olmadığı ve var ise ne kadar olduğunun tespit edilmesi gerektiği-
İİK'nun 133. maddesine göre yapılan ihalelerde, fesih isteminin reddi halinde para cezası öngörülmemiş olup, bu hususta para cezasının uygulandığı aynı yasanın 134. maddesine yapılan bir atfın da bulunmadığı, o halde, ilk derece mahkemesince şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Davacının kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak yer almasının davaya konu taşınmaz yönünden ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği de gözönüne alındığında şikayetçinin ancak kendi maliki olduğu ve dava konusu yapılmayan 5taşınmazlar yönünden aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekeceği-
İİK.’nin 128/a maddesinin 2. fıkrasında yer alan 2 yıllık sürenin, taraflar yönünden getirilen bir itiraz yada hak düşürücü süre niteliğinde olmayıp, taşınmazın değerinde oluşacak muhtemel değişimler nedeniyle taraf menfaatlerini korumaya yönelik bir süre olduğu tabi olup, söz konusu fıkranın son cümlesinde yazılı “doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir.” düzenlemesinin de, bu sürenin taşınmazın gerçek değerinden satılması amacına matuf olduğunu gösterdiği-
İİK'nun 149. maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunan asıl borçluya takibin yöneltilmediğinin görüldüğü, Yasa hükmüne aykırı olan bu eksikliğin mahkemece re'sen nazara alınması gerekmekte olup İİK'nun 16/2. maddesi gereğince takibin her aşamasında ve süresiz olarak şikayet yoluyla ileri sürülebileceği, bu durumda, asıl borçlu hakkında yapılmış bir takip bulunmadığına göre, takibe devam edilmesi ve ipotek veren borçluya ait taşınmazın satışı mümkün olmadığından, yapılan ihalenin de yok hükmünde olduğu, o halde, mahkemece, re'sen ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklı vekilinin vekaletnamesinde davayı kabul yetkisinin bulunduğu gözetilerek ihale alıcısı olarak alacağa mahsuben satın aldığı taşınmazlar yönünden kabul beyanı değerlendirilerek ihalenin feshine ilişkin karar verilmesi gerektiği-
Vekile yapılan satış ilanı tebliğine ilişkin tebligat parçası incelenmesinde, komşuya haber verildiği belirtilmiş ise de tebliğ evrakı incelendiğinde haber bırakılan komşunun isminin yazılmadığı açıkça görüldüğünden, yapılan tebligatın usulsüz olduğu-
Somut olayda, 554.163,56 TL muhammen bedelli taşınmazın 16.04.2021 tarihli 1. artırma tutanağında ihaleye katılan olmadığından satışın 2. ihale gününe bırakılmasına karar verildiği, 24.05.2021 tarihli 2. ihaleye alacaklıdan başka kimsenin katılmadığı alacağa mahsuben 282.083,00 TL bedelle ihale edildiği- İhale konusu taşınmazın köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazın gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygun olduğu- Taşınmazın düşük bedelle ihale edilmiş olması ve ihaleye alacaklıdan başka katılan olmaması yapılan satış ilanının yetersiz olduğunu gösterdiği- Her ne kadar 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bazı köyler mahalleye dönüştürülmüş ise de; bu düzenleme taşınmazın idari yapısına ilişkin olup, taşınmazın fiilen köy vasfında olan yerde bulunduğu gerçeğini değiştirmeyeceğinden ve o yöredeki muhtemel alıcılara da satışın duyurulması yönünden köyde ilan gerekliliğini ortadan kaldırmayacağından mahkemece ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-