Haciz tarihi ile satış talep ve avans yatırılma tarihi arasında satış isteme süresinin geçtiğinin görüldüğü uyuşmazlıkta, her ne kadar tapu kayıtlarının incelenmesinde ihaleye konu taşınmazlara tekrar haciz konulduğu görülmüş ise de; bu haciz şerhinden sonra alacaklı vekilinin usulüne uygun ve yasal süresinde satış talebinde bulunmadığı görülmekle, satış isteminin varlığını kabul için bu konudaki açık talep yanında satış giderlerinin de yatırılması gerekeceği, satış talebinden önce masraf yatırılmasının, o tarihte satış talebinde bulunulduğu anlamına da gelmeyeceği, buna göre, İİK'nın 106-110. maddeleri gereğince süresinde satış istenmediği nedenle hacizler düşmüş olup, düşen hacze dayalı olarak ihale yapılamayacağından ihalelerin feshi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf edenin/edenlerin bildirdiği istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, ancak hükmün, kamu düzeni açısından doğru olmadığı, ya da gerekçe açısından yanlış/eksiklik olduğu hususlarını karar gerekçesinde açıklayarak, gerekçeye uygun şekilde ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak yeniden karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, hem istinaf sebeplerinin reddine, hem de ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilerek şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde hüküm oluşturulması hatalı olup, bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
İİK 149/a-2. uyarınca borçlunun başvurusu "icranın geri bırakılması" değil de, İİK'nun 16-18. maddeleri kapsamında şikayet ise genel kural olan İİK'nun 363/4 ve 364/3 maddeleri uyarınca istinaf-temyiz istemi satışı durduracağı- Usulsüz tebligat şikayetine ilişkin kararın istinaf başvurusu üzerine verilecek karar beklenmeden ihale yapılmasının İİK'nun 363/4. maddesine aykırılık teşkil ettiği- Dosya kapsamından anlaşılan bu durumun, mahkemece, gerek istem üzerine gerek re'sen dikkate alınması gerektiği-
Tebliği alan kişinin şirketin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş kişi olup olmadığı araştırılmaksızın, şirket temsilcisi çarşıda olduğundan doğrudan daimi işçisine yapılan tebliğ işlemlerinin usule aykırı olduğu- Kıymet takdir raporunun, borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği ve takip dosyasında da borçlunun kıymet takdirine muttali olduğuna dair herhangi bir işlem bulunmadığı için, kıymet takdirine ilişkin hususların ihalenin feshi davası sırasında mahkemece değerlendirilmesi gerektiği- Satış bedelinin, taşınmazın muhammen bedelinin üzerinde olsa da, satış ilanı ve kıymet takdiri tebliğlerinin usulsüz olduğu görülmüş olup borçlunun kıymet takdiri tebliğinin usulsüz olduğu iddiasının kıymet takdirine itiraz olarak kabul edileceği- İcra mahkemesince, borçlunun, taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine, muhammen bedelin altında ya da aynı olması halinde ise zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihine göre uyuşmazlık konusu bağımsız bölümün muhammen değeri ve ihale bedeli değerin, İcra ve İflas Kanunu'nun 364/1. maddesinde belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından, anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyetinin olmadığı- Mahkemece, şikayetçi .......'nin takibe dayanak kredi sözleşmesinde borçlu sıfatı olmadığı gibi tapu sicilindeki ilgili veya ihalede pey süren de olmadığı görüldüğünden, satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğu gerekçesiyle, adı geçenin maliki olduğu bağımsız bölüme yönelik şikayetin kabulü ile ihalenin feshine, maliki olmadığı taşınmazlara yönelik şikayetinin ise aktif husumet yokluğundan reddi ile bu taşınmazlar yönünden para cezasına yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Şikayetçinin ihalenin feshi isteminin, satış bedeli muhammen bedelin üzerinde olan iki taşınmaz yönünden zarar unsuru yokluğu nedeniyle ve işin esasına girilmeden reddi gerektiğinden, ilk derece mahkemesince, bahsi geçen iki taşınmaz yönünden de ihale bedellerinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
İcra ve İflas Kanunu'nun 363/1. maddesine göre, istinaf yoluna başvuru süresinin, ilk derece mahkemesi kararının tefhim veya tebliğinden itibaren on gün olduğu-
İcra dosyasında bir vekil ile temsil edilmediği anlaşılan borçlu asile satış ilanı satıştan makul bir süre önce bizzat tebliğ edildiğinden, ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği
İhalenin feshi isteminin, yasal yedi günlük süreden sonra olması nedeni ile davanın süre aşımından reddine ve işin esasına girilmemesi nedeniyle de şikayetçiye para cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından hangi tarih itibari ile değerleme yapılmış olduğu açıkça belirtilmemiş olduğundan ve borçlu tarafından icra müdürlüğünce alınan rapora itiraz edildiğinden iki yıllık sürenin, icra müdürlüğünce aldırılan rapordaki değerleme tarihinden başlayacağı- Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihale gerçekleştirilmiş olması halinde, şikayetin kabulü ile re'sen ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-