Borçlunun hükümlülük ve vasinin de tutukluluk hâli nedeniyle satış ilanı tebliğinin beklenen amaca uygun olmadığı ve ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
Asıl davanın, dava tarihi itibarıyla davalılardan anonim şirketinin %95 hissesinin, bu hisseler karşılığında düzenlenen muvakkat ilmühaberlerin mülkiyetinin davacı şirkete ait olduğunun, davalı üçüncü kişinin pay defterine İcra Müdürlüğünce yapılan kaydın geçerli ve bağlayıcı olduğunun tespiti istemine ilişkin olduğu, davaya konu hisse senetleri davacının borcundan dolayı kesinleşen icra takibi sonucunda -ilk ihale tebligat usulsüzlükleri nedeniyle iptal edilmiş olmasına rağmen- iptaline karar verilen bu ihale ile hisseleri satın alan ve davacı tarafça kötüniyetli oldukları ispatlanamayan, ihale alıcısı emin sıfatı ile zilyetten edinen iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olan davalıların bu kazanımlarını etkilemeyecek olmasına göre mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu- Ceza mahkemesi kararında, davacı tarafından davalı tarafa karşı ileri sürülen maddi vakıaların hukuka aykırılığına yönelik olarak tereddüde mahal vermeyecek düzeyde açık bir tespite yer verilmediği, sadece davalı şirketlerin yöneticilerinin fiilleri hakkında isnat edilen suçlar yönünden yapılan değerlendirme ile delil yetersizliği sonucu atılı suçların davalı şirketlerin yöneticileri tarafından işlendiğinin sabit olmaması ve suçların unsurları itibarı ile oluşmadığı nedenine dayalı olarak beraat kararı verildiği, ceza mahkemesi kararının eldeki davaya bir etkisinin bulunmadığı- “İhalenin feshi kararlarının kesinleşmesiyle birlikte davalının iyiniyetli zilyet ve malik sayılmasının mümkün olmadığı, davalının sonradan iptal olunan ihale ile elde ettiği davalı şirket hisselerinin %56’sını üçüncü kişiye, %33,5’ini dördüncü kişiye çok kısa sürede devrettiği, anılan şirketlerin geçmişte hiçbir liman işletme tecrübesi, yeterli personeli bulunmayan ve oldukça düşük sermayeli şirketler olduğu, devir öncesinde ticari teamüllere aykırı şekilde hiçbir hukuki ve iktisadi inceleme (due diligence) raporu alınmadığı, hisse alım satımına ilişkin para trafiğine rastlanmadığı, davalıların hayatın olağan akışına aykırı, kötüniyetli ve muvazaalı olarak birlikte hareket ettiklerine dair ciddi ve haklı itiraz ve iddiaları dikkate alınmadığı, üçüncü kişiler arasındaki muvazaanın her türlü delille ispat edilebileceği, delil yetersizliği sebebiyle verilen beraat kararlarının hukuk mahkemelerini bağlamayacağı, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olayın hukuki ihtilaf olduğu ve değerlendirmenin hukuk mahkemeleri tarafından yapılması gerektiğinin ifade edildiği gözden kaçırılarak, iyiniyetin sonuca etkisi tartışılmaksızın, genel mahkemeler açısından bağlayıcılığı olmayan icra hukuk mahkemesi kararına dayanarak davalı şirketlerin hisse senetlerini iktisapta iyiniyetli sonraki müktesip oldukları kabul edilerek davanın reddine karar verilmesinin yerinde görülmediği gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği” görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Somut olayda, elektronik satış uygulamasına geçilen mahallere ilişkin Adalet Bakanlığınca yayınlanan listeye göre tüm ülke genelinde uygulamaya 02.01.2023 tarihinde geçildiği, arttırma ilanının 09.02.2024 tarihli olduğu dikkate alındığında değişikliklerin somut olayda uygulanmasının gerektiği, bu kapsamda mülga edilen İİK'nın 133. maddesi kapsamında değerlendirme yapılamayacağı-
İhale konusu taşınmazın düzeltme ilanındaki gibi belli bir kısmının satışa konu edilmeyişi, bu durumun bütün halinde kıymeti belirlenerek satışa konu edilen taşınmazın tapu kaydında da yer almayışı karşısında ihaleye gelen teklif listesinde sadece ihale alıcısının yer alması ile başkaca bir teklif verenin de bulunmamasına ve ihaleye katılımın az olmasına neden olduğu, bu durumun ihalenin feshini gerektireceği-
Somut olayda yürürlükten kaldırılmış olan İİK'nın 133. maddesi kapsamında değerlendirme yapılamayacağı, şikayete konu 114 ada 11 parsel ve 114 ada 6 parsel ve 129 ada 45 parsel sayılı taşınmazların 07.03.2023 tarihli 1. satış gününde ihalelerinin yapıldığı, ancak belirlenen sürede ihale bedelinin yatırılmaması nedeniyle icra müdürlüğünce alınan 15.03.2023 tarihli kararla ihale bedelinin yatırılmaması nedeniyle bu üç taşınmaza ilişkin ihalelerin iptali ile satış işlemlerinin devamına karar verildiği, yukarıda açıklandığı üzere 133. maddenin mülga olduğu da dikkate alındığında 114 ada 11 parsel, 114 ada 6 parsel ve 129 ada 45 parsel sayılı taşınmalara ilişkin şikâyet konusu edilen 07.03.2024 tarihli ihalenin feshi talebinin de konusunun kalmadığı anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince 114 ada 11 parsel ve 114 ada 6 parsel sayılı taşınmazlar yönünden konusu kalmayan şikâyet hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve şikâyetçi aleyhine para cezasına hükmedilmemesine karar verilmesi ve 129 ada 45 parsel sayılı taşınmaz yönünden konusu kalmayan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve şikayetçi lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken bu taşınmaz yönünden ihalenin feshine karar verilmesi ve şikayetçi lehine vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz olduğu-
Dava açılırken yatırılmayan teminatın tamamlanması için davacıya HMK'nın 115. maddesinde belirtilen dava şartlarının tamamlatılmasına ilişkin usule göre süre verilmesi gerekeceği- Mahkemece davacı/şikayetçiye usulüne uygun süre verildikten sonra, teminatın yatırılması halinde davaya devam edilmesi, aksi taktirde davanın usulden reddedilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesinin ek kararının iki haftalık temyiz süresinden sonra temyiz edilmiş olduğu- "Bir kararın temyiz edilip edilemeyeceğinin kanun tarafından tayin edileceği, bir kararın önce temyiz edilebilecek kararlar kapsamında olması gerektiği, kararın temyiz edilemeyeceği kabul edilmişse bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı, bu durum göz ardı edilerek öncelikle temyiz dilekçesinin süre yönünden incelenmesinin mümkün olmadığı, HMK m. 366 yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan “Ön inceleme” başlıklı 352 ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40. maddesinde ön incelemeye ilişkin sıranın belirlendiği, bu sıraya göre öncelikle kararın kesin olup olmadığının inceleneceği, kararın kesin olmadığı sonucuna varıldığı takdirde başvurunun süresi içinde yapılıp yapılmadığının değerlendirileceği, 6100 sayılı Kanun'un temyiz yolunda da uygulanan 346/1. maddesinde istinaf dilekçesinin reddi düzenlenmiş olmakla anılan maddede bir ön inceleme sıralamasının kastedilmediği, ayrıca anılan hususların İlk Derece Mahkemesinde temyiz isteminin reddini gerektiren durumlar olduğu ve temyiz incelemesi aşamasındaki ön incelemeden farklı olduğu, İlk Derece Mahkemesi bu hususları gözden kaçırmışsa bundan sonra ön inceleme aşamasında değerlendirileceği, yapılacak değerlendirmede de 6100 sayılı Kanun’un 352. maddesinde belirtilen sıranın gözetileceği, bu nedenle öncelikle temyize konu kararın miktar itibari ile temyizi kabil olup olmadığının incelenmesi ve temyiz başvurusunun miktardan reddine karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Mahkemece davacıya Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca harçları tamamlaması için bir sonraki celseye kadar süre verilmesi gerekirken, somut olayda tensiben verilen iki haftalık süreye itibar edilerek sonuca gidilemeyeceği-
Somut olayda, borçlunun sair şikayetleri yanında satış ilanlarının kendilerine usulsüz tebliğ edildiği, satış ilanlarının belediyede ilan edilmediği, takibin kesinleşmesi beklenmeden ihale yapıldığı ve ihale sonucu oluşan bedelin alacağı karşılamasına rağmen satışa devam edildiğinden bahisle ihalenin feshini talep ettiği, ilk derece mahkemesince, Dairemizin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, bozma ilamı gereklerinin yerine getirmeyerek bu hususlar hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmediği görüldüğünden, bozma ilamına uyan ilk derece mahkemesince, şikayetçi borçlu yönünden satış ilanlarının tebliğinin usule uygun olup olmadığı, satış ilanlarının belediyede ilan edilip edilmediği, takibin kesinleşmesi beklenmeden ihale yapılıp yapılmadığı, ihale sonucu oluşan bedelin alacağı karşılamasına rağmen satışa devam edip edilmediği hususları hakkında değerlendirme yapılarak olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Somut olayda; ihalenin feshi talebinin (şikayet hakkı) aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi yerinde ise de; İlk Derece Mahkemesince İİK'nın 7343 sayılı kanunun 27. maddesi ile değişik 134/5. maddesi gereğince şikayetçi aleyhine ihale bedellerinin toplamının %10'una kadar para cezasına hükmedilmemesinin isabetsiz olduğu-