Borçlunun, hesap kat ihtarının usulüne uygun tebliğ edilmediği şikayeti ile birlikte icra emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini de ileri sürerek borca ve faize itiraz ettiği, diğer taraftan aynı tarihte ........... İcra Hukuk Mahkemesi'nin ............. E. sayılı dosyasında, ihalenin feshine yönelik şikayetinde, aynı takip dosyasındaki kıymet takdir raporu ve satış ilanı tebliğ işlemlerinin de usulsüz olduğunu ileri sürdüğünün anlaşıldığı, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun aynı takip dosyasına ilişkin kıymet takdir raporu ve satış ilanı tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğuna ilişkin şikayetinin varlığı da dikkate alınarak, icra emrinin usulsüz tebliğ edildiği şikayeti ile borca ve faize itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Sulh Hukuk Mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvuru süresinin, kararın tebliğinden itibaren iki hafta olduğu-
İhalenin feshi istemine konu olan ......... parsel sayılı taşınmazın kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce ............ tarihinde yaptırıldığı, iki yıllık sürenin başlangıcı olan ...........'den satış tarihi olan ................ tarihine kadar İİK'nun 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin geçtiğinin görüldüğü, o halde, İİK’nun 128/a-2. maddesinde düzenlenen 2 yıllık sürenin, 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinde yer alan durma hükümlerine tabi olmadığı nazara alınarak, kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı ............. tarihinden itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ........... tarihinde ihale gerçekleştirildiğinden ve bu hususun kamu düzeni nedeniyle re'sen gözetilmesi gerektiğinden, İlk Derece Mahkemesince şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi yerine yazılı şekilde istinaf isteminin esastan reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İhalenin feshi isteminden feragat sebebiyle işin esasına girilmeden ret kararı verilmiş ise şikayetçinin ihale bedelinin %10'u oranında para cezasına mahkum edilmemesi gerektiği-
Mahkemece, 6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesi gözetilmek suretiyle, borçlunun İİK'nun 149. maddesindeki koşullar oluşmadığından icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayetinin de incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın ve olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Her ne kadar borçlu asile yapılan tebliğ işlemi Bölge Adliye Mahkemesinin de kabulünde olduğu gibi usulüne uygun olsa da; vekil ile takip edilen işlerde yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince vekile tebligat zorunlu olduğundan asile yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmamasının sonuca etkili olmadığı, o halde Bölge Adliye Mahkemesince, satış ilanının borçlu vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinin kabulü ile borçlunun şikayet dilekçesinde ileri sürdüğü sair fesih sebepleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, borçlunun vekiline satış ilanı tebliğ edilmediği gerekçesi ile ihalenin feshi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Borçlu şirkete ödeme emri tebliğinin 7201 sayılı TK'nın 21/1. maddesi gereğince ‘" muhatap adresi kapalı olması sebebiyle en yakın komşu/kapıcı/yönetici A. beyden sorulmuş, muhatabın kapalı gittiği beyan edilmiş, imzadan imtina edilmiştir. Tebligat ... Mahalle muhtarı imzasına teslim edilmiş, olup 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu/kapıcı/yöneticiye haber verilmiştir." şeklinde şerh verilerek .......... tarihinde tebliğ edildiği, bu hali ile tebligatın TK'nun 21/1. maddesine aykırı olduğu, her ne kadar şirketin kapalı olması durumunda adreste bulunmama nedeninin araştırılması gerekmemekte ise de, komşuya haber verme yükümlülüğünün devam ettiği, Dairemiz uygulamalarında TK.nun 21/1. maddesinin tüm koşullarının sıkı bir şekilde uygulanmayacağı belirtilmiş olmakla beraber bunun haber verme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağının, haber verilen komşunun isminin usulüne uygun bir şekilde tutanağa geçirilmesi gerektiğinin anlaşıldığı, buna göre haber verilen kişinin isminin usulüne uygun bir şekilde tutanağa geçirilmemesi sebebiyle anılan tebligatın 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine açıkça aykırı ve dolayısıyla usulsüz olduğunun anlaşıldığı-
Borçlu gerçek kişi olduğunda, satış ilanının 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35.maddesine göre tebliğ edilebilmesi için, tebliğ tarihi itibari ile adı geçenin adrese dayalı kayıt sisteminde adresinin mevcut olmaması gerektiği- Taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmesi gerektiği- Borçluya satış ilanının hiç tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Borçlunun, satış ilanı tebliğ tarihi itibariyle, adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi bulunduğu açık olduğundan ihalelerin feshine dair karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği-
İpotek veren üçüncü kişi ile asıl borçlu arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan bu hususun, mahkemece re'sen göz önünde bulundurulması gerekeceği, ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye kıymet takdir raporu ve satış ilanının tebliğ edilmesinin usulsüz olan icra takibini usulüne uygun hale getirmeyeceği, bu durumda, HMK'nun 124. maddesi uyarınca alacaklı tarafından, ipotekle yükümlü üçüncü kişi yönünden ek takip talebinde bulunulması ve buna göre düzenlenecek icra emrinin tebliği gerekirken, adı geçen usulünce takibe dahil edilmediği halde takibin yürütülmesi ve taşınmazın ihale yoluyla satılması doğru olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince; ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
İhalenin feshi isteminde bulunan şikayetçi borçlunun istinaf yargılaması aşamasında vefat ettiği, bölge adliye mahkemesince borçlunun mirasçıları davaya dahil edilmeden, ölü kişi hakkında hüküm kurulduğunun görüldüğü, o halde, bölge adliye mahkemesince borçlunun mirasçıları davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın ve ölü kişi hakkında yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-