Takip talebinde yabancı para alacağının ve yabancı para cinsinden işlemiş faizin TL karşılığının gösterilmediğinin anlaşıldığı, takip talebindeki bu noksanlığın kamu düzeni ve devletin hükümranlık hakları ile ilgili olup, süresiz şikayet nedeni olduğu gibi, mahkemece de, takibin her safhasında doğrudan doğruya göz önünde tutulması gerektiği, o halde mahkemece takipte yabancı para cinsinden istenilen asıl alacak ile işlemiş faiz yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Takibe dayanak ilamda davacılar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmuş olup davanın tarafları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından alacaklılar adına ayrı ayrı takip başlatılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, dayanak ilama göre taşınmaza hukuki el atma tarihi 1956 tarihi olup kamulaştırmasız el atma tarihinin 1983 yılından öncesine ait olduğunun anlaşıldığı, bu durumda olayda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 16. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, bu nedenle ilamın takibe konulması için kesinleşmesi gerekmediği, aynı Kanunun geçici 6. maddesinin 7. fıkrası uyarınca el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu olarak hesaplanması gerektiği, alacaklı vekilince taraflar arasında protokol düzenlendiği, davanın konusunun kalmadığı ileri sürülmüş ise de her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiği-
Takip talebi ve icra emrinde "............. Sigorta A.Ş. poliçe limitleriyle sınırlı olması kaydıyla" ibaresi bulunmakla birlikte, adı geçen sigorta şirketinin sorumluluk miktarına ilişkin bir bilgiye yer verilmediği, alınan bilirkişi raporunun bu haliyle ilmi ve teknik verileri haiz, hükme ve denetime elverişli olduğu, dava dilekçesindeki talebin bilirkişi raporundaki hesaplama ile doğrulanmış olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davacı tarafından dava dilekçesinde, muaccelliyetin gerçekleşmediği iddiasının ileri sürülmediği, daha sonra ek beyan ile bu iddiasını ileri sürdüğü, davalının cevap dilekçesi ibraz etmediği, duruşmalara katılmadığı ve ek beyan dilekçesine karşı her hangi bir beyanının bulunmadığı gözetildiğinde davacı tarafından iddianın genişletilemeyeceği, HMK 357. maddeye göre dava dilekçesinde ileri sürülmeyen hususların istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceği-
5393 sayılı Kanun'un 15.maddesine eklenilen "...ve haciz işlemi sadece gösterilen bu mal üzerine uygulanır." ibaresinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması birlikte değerlendirildiğinde, 7 günlük ödeme süresinin geçmesi ile borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması nedeniyle alacaklının talebi doğrultusunda borçlu aleyhine haciz kararı alınmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı-
Ödeme emri ile birlikte borçluya senet suretinin de gönderilmemiş olması ve ödeme emri tebliğ mazbatası üzerinde sadece "örnek 10 ödeme emri vardır" ifadesinin yer alması halinde, İİK.'nin 58. maddesi uyarınca, borçlunun şikayetinin kabulü halinde 'takibin iptali' yerine 'ödeme emrinin iptaline' karar verilmesi gerekeceği-
103 davetiyesinin borçlu asile 06.05.2016 tarihinde tebliğ edildiğinin görüldüğü, 103 davetiyesinin vekil yerine borçlu asile gönderilmesinin yasaya aykırı olduğu, dolayısıyla borçlu asile yapılan tebliğ ile itiraz ve şikayetler yönünden yasal süre işlemeye başlamayacağı, şikayete konu taşınmazın haciz tarihinin 13.07.2015 olduğu, borçlu vekilinin icra dosyasına vekaletnamesini 10.06.2015 tarihinde ibraz ettiği, vekilin icra müdürlüğüne 09.05.2016 tarihli beyanı ile haczin kaldırılması talebinde bulunduğu görülmüş olup, 09.05.2016 tarihi itibariyle borçlu vekilinin hacizden muttali olduğunun kabulü gerekeceği- İİK.'nin 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, borçlu adına kayıtlı taşınmaz üzerine konulmuş geçerli bir haczin varlığı gerektiği-
Takibe dayanak ilamın bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığından, borçlunun zarara uğramasına neden olduğundan, alacaklının bu davranışının hukuk düzeni tarafından korunamayacağından mahkemece takibin iptaline karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkeme kararının taraf vekillerinin yüzüne karşı 01.12.2021 tarihinde verildiği, davacı vekili tarafından 10.12.2021 tarihinde süre tutum dilekçesi sunularak gerekçeli kararın tebliğinden sonra ayrıntılı istinaf dilekçesi verme haklarının saklı tutulduğu, buna karşın gerekçeli istinaf dilekçesinin İİK.'nin 363. maddesi gereğince yasal süresi içerisinde sunulmadığı, bu itibarla incelemenin kamu düzeni ile sınırlı olarak yapıldığı, mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı-
Tedbir kararı verilip İcra Müdürlüğüne bildirildiği tarihten itibaren artık takibin durduğu, İcra Müdürünün ayrı bir karar almamasının tedbir kararının geçerliliğini etkilemeyeceği-
