İhalenin İİK nın 40/1 maddesi kapsamında takibin durduğu bir aşamada kesinleştiği, her ne kadar kesinleşen ihale nedeni ile taşınmazın tapu kaydının naklinin İİK nun 40/1 maddesi kapsamında değerlendirilemeyecek olsa da takibin durduğu bu evrede mahsup işlemi yapılamayacağı, mahsubun ancak bozulan ilam yerine yeni bir ilamla alacağın mevcudiyetinin tespiti halinde mümkün olmakla birlikte mahsupla ilgili ihale tarihine kadar geriye yönelik işlem yapılmasında da bir usulsüzlük bulunmadığı, asıl alacağa ihalenin kesinleştiği ana kadar faiz işletilmemesi gerektiği, zira ihale bedeli peşin ödendiğinde ihalenin kesinleştiği anda bedel neması ile birlikte alacaklıya ödenip borçtan düşmüyorsa buradan anlaşılması gereken borcun ödenme tarihinin ihale bedelinin yatırıldığı tarih olduğu, ihale bedelinin yatırıldığı tarih itibari ile para alacaklının olduğu için nemanın da ona verileceği, ihalenin alacağa mahsuben yapıldığı anda borcun ödenmiş olacağı, İİK nın 134/1 maddesi kapsamında ihale ile ihalenin kesinleşmesine kadarki geçen dönemde icra dairesi tarafından alınan tedbir ve idareye yönelik işlemlere karşı şikayet yoluna gidilebileceği, bu hakkın kullanılmamasından dolayı uğranılan zarar veya hak kaybının İİK nın 134. maddesi kapsamında mahsup veya alacağa işleyecek faizle bir ilgisi bulunmadığı gerekçeleri ile usul ve esasa uygun bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda şikayetin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Şikayete konu taşınmazın dosyada bulunan Bakanlık yazısından Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 03.10.2019 gün ve 232595 sayılı Olur'u ile 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu'nun 2. maddesi kapsamında rezerv alanı içine alındığının anlaşıldığı, aynı Kanunun 7/11 maddesi uyarınca kamu yararına tahsise ilişkin özel hüküm bulunduğundan şikayete konu taşınmazın haczedilemeyeceği, tapu siciline şerh verilmemiş olmasının taşınmazın haczedilmezlik niteliğini ortadan kaldırmayacağı, tapu siciline verilecek şerhin bildirici nitelik taşıyacağı-
Limit aşımına ilişkin şikayetin, aynı şikayet sebebi, ............ İcra Hukuk Mahkemesi ........... sayılı 25.06.2019 tarihli ilamı ile incelendiği ve şikayetin esası incelenerek davanın reddine dair karar verilerek anılan kararın 06.07.2020 tarihinde kesinleştiği, bu kararın limit aşımı şikayeti yönünden kesin hüküm teşkil ettiği, İİK'nun 149/a maddesinin yollamasıyla İİK'nun 33. maddesi uyarınca limit aşımı dışındaki şikayetlerin ise 7 günlük hak düşürücü süreye tabi olduğu, sair şikayetlerin süresinde olmadığı gerekçesi ile limit aşımı şikayetinin kesin hüküm nedeni ile reddine, sair şikayetlerin süreden reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin konut kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerektiği- Zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklandığı- İpoteğin dayanağı olarak gösterilen ipotek talepnamesinde ipoteğin konut finansmanı ve tüketici kredilerinin teminatını teşkil etmek üzere talepte bulunulduğu, ipoteğin meskeniyet şikayetine esas alınmasına ilişkin resmi senette ise konut alımı nedeni ile ipotek tesis edildiği, ipoteğin türünün ve miktarının resmi senette yer almadığı, bu ipoteğin mahiyeti itibari ile meskeniyet şikayetine engel olmadığı-
Somut olayda; Katma Değer Vergisi’nin tahsil edildiği noktasında tartışmanın bulunmadığı, bu bağlamda verginin iadesinin muhatabı vergi dairesi olduğundan, mahkemece yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının, istinaf başvurusu üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlu vekili, itirazın iptaline ilişkin ilamda faiz başlangıç tarihi ve oranına ilişkin olarak açık bir hüküm bulunmadığından takip sonrası için faiz talep edilemeyeceğini iddia etmiş ise de takibe konu alacağın ticari işten kaynaklanması nedeni ile takip sonrası için asıl alacağa 3095 Sayılı Kanunun 2/2 maddesi gereğince avans faizi uygulanması gerektiği, itirazın iptaline ilişkin ilamda faiz başlangıç tarihi belirtilmemiş olsa bile ilam vekalet ücreti ve yargılama giderlerine karar tarihinden itibaren faiz talep edilebileceği, itirazın iptali davası sonucunda verilen karar uyarınca ilamsız icra takibinin başlatıldığı dosya üzerinden takibe devam edilmesi gerektiği, buna göre, itirazın iptali ilamı doğrultusunda, icra müdürlüğünce dosya alacağının hesaplanarak bu miktar üzerinden takibe devam edilmesi zorunlu olup ayrıca borçluya icra emri düzenlenip gönderilemeyeceği, ancak, ilamda ilk defa hüküm altına alınan yargılama gideri, vekalet ücreti ve tazminat alacaklarının aynı takipten tahsili isteniyorsa bunlar yönünden borçluya ayrı icra emri düzenlenerek tebliğ edilmesi gerektiği, somut olayda, ........... TL asıl alacak ve bu alacağa işlemiş avans faiz alacağı yönünden itirazın iptali ilamına dayalı olarak takibe devam edilmesi gerekirken bu alacak kalemi yönünden de icra emri düzenlenmiş olmasının hatalı olduğu, bu husus ilama aykırılık teşkil ettiğinden mahkemece icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken icra emrinin tümden iptaline karar verilmiş olmasının hatalı olduğu gerekçeleriyle, mahkemece icra emrinde belirlenen asıl alacak ve faizi yönünden icra emrinin iptali ile düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken icra emrinin tümden iptaline yönelik kararın isabetsiz olduğu-
Aynı alacaktan dolayı birden fazla taşınmaz üzerinde toplu ipotek tesis edilirse, tüm taşınmazların birlikte takibe konu edilmesi, birlikte satışının istenmesi ve birlikte satış kararı verilmesinin zorunlu olduğu (TMK 850, 873)- İcra hukuk mahkemesi, "satışın iptali" talebinin kesin olarak reddine karar verse de, satışa hazırlık işlemlerine ilişkin verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden, toplu ipoteğe konu tüm taşınmazların birlikte satılmasına ilişkin emredici hükmün ihlal edilmeyeceği ve sadece 2 taşınmazın satışının yapılmasının hatalı olduğu- İhale bedeli muhammen bedelin üzerinde olsa da, toplu ipoteğe konu tüm taşınmazlar aynı takip talebinde yer almasına rağmen, birlikte satışının yapılmaması halinde, şikayetçi borçluların ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunduğu-
Kiracının kira sözleşmesinde adresinin ................... adresi olarak belirtilmesine rağmen, bilinen adres olan bu adrese tebligat çıkartılmaksızın davacının iade gelen eksik adres bildirilen tebligat üzerine doğrudan mernis adresine TK'nın 21/1. maddesi gereğince tebligat yapılması ve bu tebligatın iade gelmesi nedeniyle TK'nın 21/2. maddesi gereğince yapılan tebligat usulsüz olduğundan, TK'nın 10. maddesi gereğince bilinen adrese tebligat çıkartılmadan mernis adresine doğrudan tebligat çıkartılmasının usulsüz olduğu-
Davacı ibraname tarihi itibariyle ..............'a 50.000 TL ödeme yapmış ise de, ibranamenin takip alacaklısı ............ tarafından düzenlenmediği, .................'ın icra takibinde alacaklı sıfatının bulunmadığı görülmekle bu belgenin icra takibi açısından geçerli bir belge olarak kabul edilemeyeceği-
Hacizde tertip ilkesi kapsamında borçlunun mevduatı üzerindeki hacizlerin satımı ve paraya çevrilmesi daha kolay olduğundan taşınmaz mallar üzerindeki haczin mevcudiyeti ileri sürülerek haciz talebinin reddinin usul ve yasaya uygun olmadığı, çünkü mevduat üzerine haciz konulması halinde alacaklı alacağını daha hızlı ve daha kolay şekilde tahsil edebileceği, oysa ki taşınmaz üzerinde bulunan haciz nedeniyle alacaklının satış talebi, kıymet taktiri, ihale, ihalenin feshi vb. aşamalarla uğraşmak zorunda kalacağı, bu husus hem dosyada fazla ve gereksiz masraf yapılmasını gerektirecek hem de alacaklının alacağını geç almasına sebebiyet vereceği, icra müdürlüğünün, alacaklının talebi ile borçluya ait malvarlığı üzerine haciz koymak zorunda olduğu, ancak borçlunun, haczedilmezlik şikayeti ya da taşkın haciz şikayeti ile icra mahkemesine başvurabileceği, bu konuda ispat yükünün ise borçluya düşmekte olduğu, haczedilen menkullerin İİK'nın 82/1 maddesi uyarınca devlet malı olduğunu, Belediye Kanunu gereğince fiilen kamu hizmetinde kullanıldığını ve haczedilemeyeceğini ya da hacizlerin taşkın haciz olduğunun borçlu belediyece ispatlanması gerektiği mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı-