Somut olayda öğrenme tarihinin tespitine esas olmak üzere alacaklı tarafça ............ İcra Müdürlüğünün .........sayılı dosyaları üzerinden yapılan işlemler nedeniyle borçlunun takipten 09.02.2021 tarihinden çok önce haberdar olduğunu bildirdiği görüldüğünden, Bölge Adliye Mahkemesince, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu yasa hükümlerine uygun biçimde saptanmış ise de, alacaklının borçlunun takibe muttali olduğu tarihin daha evvel olduğuna ilişkin itirazları kapsamında bildirmiş olduğu ........... İcra Müdürlüğünün .......... sayılı dosyalarının getirtilerek incelenmesi ve bu takip dosyalarından yapılan işlemler nedeni ile borçlunun şikayete konu takipten ve tebligattan haberdar olup olmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bildirilen icra dosyasında borçlunun farklı bir vekille temsil edildiğinden bahisle icra dosyasındaki tebligattan haberdar olduğunun kabul edilemeyeceğine dair yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
"Tebliğ mazbatasındaki imzanın kendisine ait olmadığını" ileri süren borçlunun bunu ispat etmesi gerektiği- (Adli Tıp Kurumu ve Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı) Bilirkişi raporlarında "imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı hususunda bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığı" sonucuna ulaşıldığından, mazbatadaki imzanın kendisine ait olmadığı hususunun borçlu tarafından ispatlanamamış olduğu-
İİK'nın 89. maddesi gereği borçlunun 3. kişideki hak ve alacaklarının haczi için haciz ihbarnamesi gönderilmesi halinde, 3. kişinin, borçluya ait hak ve alacak var ise haciz ihbarnamesi gereği işlem yapması, yok ise icra dairesine itirazlarını bildirmesi gerektiği, bu durumun 3. kişinin hukukunu ilgilendirmekte olduğu, borçlunun korunmaya değer hukuki yararı olmadığından onun tarafından şikayet konusu yapılamayacağı-
Takibin tarafı olmayan şikayetçi (iptal davasının davalısı) üçüncü kişinin, dosyanın işlemden kaldırılmasını (İİK. 78) talep edemeyeceği- Aktif husumetin dava tarihinden karar kesinleşinceye kadar mevcut olması gerektiği- Taşınmazın kayden maliki olan şikayetçi-üçüncü kişinin İİK. 106, 110 gereğince şikayette bulunmakta aktif husumeti bulunsa da, şikayet tarihi itibariyle bulunan aktif husumetin, şikayetçinin kayden maliki olduğu taşınmazın ihalede davalı alacaklıya satılması ve ihalenin kesinleşerek tescil yazısının yazılması ile sona erdiği-
Şikayete konu taşınmazın bulunduğu mahalde yapılan keşif sonrasında inşaat mühendisi, fen ve gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişilerden aldırılan raporda, şikayete konu taşınmazın değerinin 139.137,75 TL, borçlunun sosyal ve ekonomik durumu göz önüne alınmak suretiyle haline münasip ev değerinin 140.000-200.000 TL olarak tespit edildiği, bilirkişi raporunun Yargıtay içtihatlarına uygun olarak hazırlandığı, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, mahkemece şikayet kabul edildiğinden davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı-
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine 25.02.20216 tarihli hesap mutabakatı belgesine dayalı olarak toplam............. TL alacağın tahsili için 17.05.2016 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takibe girişildiği, borçlunun takip talebinde bildirilen ........................... adresine çıkartılan ödeme emrinin tebligat üzerindeki sokak ve numaralar karalanmak suretiyle No:9/2 yazılarak adreste muhatabın işte olduğundan bahisle komşusu ............. beyanı ile 23.05.2016 tarihinde muhtara tebliğ edildiği, takibin kesinleştirildiği, takip dosyasında borçluya 103 davetiyesi tebliğinin "aynı adreste muhatap evrakı almaktan imtina etti, evrak ilgili mahalle muhtarına imzası karşılığında bırakıldı iki nolu haber kağıdı muhatabın masasına bırakıldı 29.07.2016" meşruhatı ile tebliğ edildiği, borçlunun şikayet dilekçesinde bildirdiği adresinde aynı adres olduğu, tebligatlar üzerinde mühür ve imzaların tamam olduğu tebligatların usulüne uygun olduğu, borçlunun bilinen adresine tebliğ yapıldığı, dolayısıyla usulsüz tebliğ şikayetinin dayanaksız olduğu-
Taşınmazın tüm hukuki özellikleri ve nitelikleri belirlenerek alacaklı, borçlu ve ihaleye girecek olan kişilerle paylaşıldığı, bu bilgilerin ihale katılımcıları tarafından benimsendiği, alıcıların bu bilgiler doğrultusunda ihaleye girdiği, şartnamenin tapu kayıtları, bilirkişi tutanağı ve belediye yazıları üzerine hazırlandığı, ihale gerçekleşip tamamlandıktan sonra müdürlükçe fiili durumu gerekçe göstererek KDV oranları üzerinden ihale bedellerinin yükseltilmesinin yerinde olmadığı-
Takibe dayanak ilâmın tapu sicil kayıtlarında değil, mal varlığında değişiklik oluşturacak nitelikte olması halinde ilâmın takibe konulması için kesinleşmesinin gerekmediği- "Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemi ile açılan davada, mahkemece verilen kararın bozulmasından sonra ıslah ile talebin tazminata dönüştürülmesinin ve para alacağının hüküm altına alınmasının, davanın temelde taşınmazın aynına ilişkin olmasını değiştirmediği, temyiz edilen takibe dayanak kararın bozulması durumunda tapu iptali ve tescil kararı verilebileceği, bu nedenle kesinleşmeden takibe konulamayacağı, ayrıca takibe dayanak karara göre açılmamış sayılmasına karar verilen birleşen davada da tapu iptali ve tescil talebinin bulunduğu, bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Takibe dayanak ilamın bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığından, borçlunun zarara uğramasına neden olduğundan, alacaklının bu davranışının hukuk düzeni tarafından korunamayacağından mahkemece takibin iptaline karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Takibe dayanak ilamda davacılar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmuş olup davanın tarafları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından alacaklılar adına ayrı ayrı takip başlatılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, dayanak ilama göre taşınmaza hukuki el atma tarihi 1956 tarihi olup kamulaştırmasız el atma tarihinin 1983 yılından öncesine ait olduğunun anlaşıldığı, bu durumda olayda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 16. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, bu nedenle ilamın takibe konulması için kesinleşmesi gerekmediği, aynı Kanunun geçici 6. maddesinin 7. fıkrası uyarınca el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu olarak hesaplanması gerektiği, alacaklı vekilince taraflar arasında protokol düzenlendiği, davanın konusunun kalmadığı ileri sürülmüş ise de her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiği-