Dava, üçüncü kişi ile mirasçılar arasında değil, mirasçıların kendi arasında olduğundan miras ortaklığına temsilci atanmasına lüzum bulunmaması, miras ortaklığının temsilini gerektiren bir durumun da bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Haricen gayrimenkul satılıp da bedeli satana ve gayrimenkul de alana teslim ve bu suretle gayrimenkul alanın intifaına terk edildiği ve ahiren bunlardan biri ferağdan veya teferruğdan imtina ettiği takdirde, muteber olmayan bu satış zımnında her iki tarafın verdiğini istirdata hakkı mevcut ve satın aldığı parayı ve müşteri de gayrimenkulü iade vecibeleriyle mükellef bulunduğuna” ilişkin ilke gözetilerek, hapis hakkına harici satış bedeli üzerinden hükmedilmesi gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmazın dosya kapsamıyla belirlenen değeri itibariyle temyize konu tapu iptali ve tescile ilişkin davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait olması nedeniyle davanın Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla görülmesi (kural olarak; mahallinde Aile Mahkemesi kurulmuş yerlerde görevsizlik kararı verilmesi) gerekeceği-
Dava; mirasçılar arasında ve miras payına yönelik olarak açılan tapu iptali ve tecil ile müdahalenin meni davası olup, kural olarak; zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davalarının her türlü delille ispat edilmesinin mümkün olduğu-
İşin esasının ve dava konusu taşınmazın, bölümünün, 3621 sayılı Yasa kapsamına göre idarece belirlenmiş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi haritasının olup olmadığının araştırılmasının, mevcut değil ise, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesinin, Mahkemece bu konudaki görüşünün ortaya konulmasının ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hüküm bozulmasının gerekeceği-
Davacı taraf dava konusu parselin tespitinden sonra ancak tespitin kesinleşmesinden önce söz konusu taşınmazı haricen satın almış olduğundan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 ve Geçici 4. maddesi il ile 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 31. maddesindeki 10 yıllık ve 1 yıllık sürenin uygulamasının mümkün olmayacağı, eldeki davada herhangi bir süreye bağlı kalınmaksızın davacının hak aramasının mümkün olacağı-
Taraf delilleri toplanarak işin esasının ve dava konusu taşınmaz bölümünün, 3621 sayılı Yasa kapsamına göre idarece belirlenmiş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi haritasının olup olmadığının araştırılmasının, mevcut değil ise, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'yla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin, Mahkemece bu konudaki görüşün ortaya konulmasının ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasının gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerekeceği-
Kadastro mahkemesinin kesinleşen hükmü ile M.H. adına tesciline karar verilen 3518 parselde teknik bilirkişinin 09.05.2003 tarihli raporunda (a) harfi ile belirtilen 385 m2'lik bölümünün müdahile ait olduğunun belirlendiği gerekçesiyle bu kısma yönelik davanın kabulüne karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı, ancak 3518 parselin (a) harfi ile belirtilen bölümü dışında kalan bölümünün (521m2lik bölüm) gerek eldeki davanın konusu olmadığı gerekse de Dairenin 01.11.2010 gün 2010/3947-5199 Esas ve Karar sayılı bozma kapsamı dışına çıkılarak, kadastro mahkemesi yargılaması sonucunda Hazine adına tesciline karar verilip kesinleştiği halde, bu bölümün de M.H. mirasçıları adına tesciline karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, her ne kadar Hazine dava konusu edilen taşınmaz bölümü yönünden taraf değil ise de tapu sicilinin doğru esaslara dayanmasının ve düzgün tutulmasının Devlet'in sorumluluğu altında ve kamu düzeni gereği olduğu, diğer bir deyişle tapu sicilinin düzenli tutulmasına dair kararların kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle kendiliğinden göz önünde tutulması gereken hususlardan olduğu-
Oluşan bir sicil kaydının korunabilmesi bakımından, illetini teşkil eden geçerli bir sebebin olması gerekeceği-