Davacı vekilinin, vekil edeni adına tespit ve tescil edilen taşınmazın bir bölümünün davalı adına tespit ve tescil edildiğini, bu yere ait tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istediği davada, dava tarihi itibariyle daha önce kesinleşen dava değerine göre, vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Dava tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğuna göre davanın kayıt maliki aleyhine açılması gerekli ve yeterli olup kayıt maliki dışındaki davalılar bakımından davanın husumet sebebiyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. fıkrasına göre tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı-
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 30/2 maddesi uyarınca gerçek maliki belirleme görevi ile malik hanesindeki boşluğu doldurma görevi Kadastro Mahkemesi'ne ait olduğu-
Tescil davasında, davacı tanığı; dava konusu yerin önceleri boş olduğunu, hayvan otlatıldığını ifade ettiğinden nizalı taşınmaz yönünden öncelikle mera araştırılmasının yapılması gerekeceği-
Tapu iptali davasında, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden, Anayasa'nın 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları geriye yürümese de ve 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin hüküm verildiği tarih itibariyle doğru ise de; iptal kararının kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı-
Taşlık nitelikli bir taşınmazın imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılması için bu yerin imar ve ihyasının emek ve para harcanarak tamamlanması zorunlu olup, imar-ihya tamamlandıktan sonra zilyetlik süresinin aralıksız, davasız en az yirmi yıl süreli olması gerekeceği-
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca orman tahdit sınırları belirlenmişse, uygulanacak usul, askı ilanı ve hak düşürücü süreler yönünden de 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, davacı yan, 3402 sayılı Kanun uyarınca 30 günlük itiraz süresi içerisinde tutanağa karşı dava açabileceğinden, bu süre geçtikten sonra da tapuya dayalı olsun veya olmasın, aynı Kanunun 12/3. maddesinde tanınan 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davacı yanın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açabileceği-
İ. sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği, bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği, açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesinin “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebileceği-Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesinin olanaklı olduğu, davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekeceği-
İ. sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresinin on yıl olarak kabul edilmesi gerekeceği-