Dava konusu taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümleri ve 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'yla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı-
Tapu iptali davasında, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden, Anayasa'nın 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları geriye yürümese de ve 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin hüküm verildiği tarih itibariyle doğru ise de; iptal kararının kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı-
Taşınmaz üzerinde ayni hakkı mevcut olmayan davacının, üçüncü kişiye ait kaydın iptalini isteyemeyeceği-
Arsa sahiplerinin, sözleşme gereğince tüm edimlerini yerine getirmemesi ve davadan önce yüklenicinin kendilerini temerrüde düşürdüğüne dair herhangi bir delil bulunmaması karşısında dava açılmasına neden olduklarından söz edilemeyeceğinden aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-
Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescili davasında, taşınmaz halen gerçek kişiler adına tapuda kayıtlı olup, 6292 sayılı Kanun’un 7/1-a, b maddesi gereğince Hâzinenin 2/B iddiasıyla açtığı ve halen devam etmekte olan davalardan vazgeçmesi öngörüldüğünden, tarafların iddiaları ve 6292 sayılı Kanun hükümleri değerlendirilerek, davacı Hâzinenin davadan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın miras payı oranında tapu kayıtlarının iptali ile adına tescili istemine ilişkin davada, inançlı işlem yazılı olarak ispatlanamadığından davanın reddi gerekeceği-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirden tenkis isteğine ilişkin olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (T.M.K) 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmayacağı-
1086 sayılı HUMK döneminde açılan derdest davalar yönünden 6100 sayılı HMK'nın 120/2. maddesi uyarınca eksik gider avansı istenemeyeceği; davanın açılması ile ilgili tüm işlemlerin tamamlandığı kabul edilmesi gerekeceği-
Vekil ile sözleşme yapan kişinin, Türk Medeni Kanunu (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli ve vekil edeni bağlayacağı, vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağı; üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olduğu-