İİK'nun 168/4. maddesi hükmüne göre, borçlunun, imzaya itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş günlük süre içerisinde icra mahkemesine yapması zorunlu olduğu-
Bononun miktara ilişkin yazı ile yazılan kısmında tahrifat yapıldığı bilirkişi tarafından tespit edilmiş ve takip dayanağı bonoda tahrifat yapıldığının saptanması halinde senedin tahrifattan önceki miktar için geçerli sayılması gerekli olsa da, bononun düzenlenme tarihindeki Türk lirasının değeri göz önüne alındığında, 275.00 TL için bono düzenlenmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, bononun miktarının yazı ile bono metnine yazılırken "bin" kelimesinin maddi hataya dayalı olarak yazılmadığının kabulü gerektiği; mahkemece; “ikiyüzyetmişbeş” ibaresinin arkasına (bin) yazısının sonradan eklendiğini tespit edildiğinden, icra takibinin 274.725,00 TL'lik kısmının durdurulmasına karar verilmesinin kabulünün aşırı şekilcilik olup, ağır hak kaybına neden olacağı-
Savcılık Hazırlık soruşturması dosyasında alınan Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünden raporunda, "imzanın borçlunun elinden çıktığının kuvvetle muhtemel olduğunun bildirildiği" görülmekle birlikte, her ne kadar bu rapor kesin kanaat içeren bir rapor mahiyetinde olmadığından hükme esas alınamaz ise de, mahkemece Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, "senetteki imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla borçlunun eli ürünü olduğunu gösterir yeterlilik ve nitelikte bulgu saptanamadığı"na ilişkin olduğundan, resmi kurumların talebi üzerine alınan ve birinin diğerine üstünlüğü kabul edilemeyen raporlar arasında çelişkinin oluştuğu anlaşıldığından, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir kuruldan rapor alınması gerektiği- Adli Tıp Kurumu raporuna veya heyetçe düzenlenmiş olan rapora üstünlük sağlamayacağı- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin imza incelemesinde son mercii olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmadığı-
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmadığı- Alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre, mahkemece, ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlular arasında menfaat çatışması bulunduğundan, bir borçlu adına çıkarılan ödeme emrinin diğer borçlu tarafından tebliğ alınması halinde, yapılan tebligatın usul ve yasaya aykırı olacağı- Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği- İİK'nun 168/1. maddesinin 3, 4 ve 5. bentleri gereğince, borçlunun itirazı ve şikayetini yasal 5 günlük süresi içerisinde icra mahkemesine yapması gerektiği-
Alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğinde, mahkemece, ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gereği-
Bonoya dayalı icra takibine başlanması ile 3 yıllık zamanaşımı kesilmişse de, zamanaşımının ilk kesilme tarihi olan takip tarihi ile ödeme emrnin tebliğ edildiği tarih arasında zamanaşımını kesen bir takip işlemi yapılmadığından bonoya ilişkin zamanaşımı itirazının kabulü ile "takibin durdurulmasına karar verilmesi" gerektiği bu durumda "icranın geri bırakılmasına" karar verilemeyeceği-
Takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazın kabulü halinde, İİK. mad. 169/a-5 uyarınca takibin "iptaline" değil, "durdurulmasına" hükmolunması gerektiği-
Senette keşide yerinin ve keşide tarihinin sonradan doldurulduğu, dayanak senedin teminat senedi olduğu konusunda yapılan borca itirazın icra mahkemesinde duruşmalı olarak görülmesi gerektiği-
Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekarlık (tahrifat) iddiası mutlak def’i olduğu ve mahkemece bu iddia incelenmesinin gerektiği- Takip dayanağı olan çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiası davacı ciranta tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülmüş olup, keşideci tarafından ileri sürülmese dahi çekin geçerliliği mutlak def’i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan ciranta tarafından ileri sürülebileceği-