Takip dayanağı belgenin bono olup, bu duruma göre taraflar arasındaki ilişkinin ticari ilişki olduğu dolayısıyla takip konusu alacağa avans (ticari) faiz uygulanması gerektiği-
Borçlular, itiraz dilekçesinde zamanaşımının oluştuğunu iddia ettikleri zaman dilimini belirtmemişler ise de, başvuru tarihi itibariyle henüz takibin kesinleşmediği, hukuki tavsifin ise hakime ait olduğu dikkate alındığında, borçluların başvurularının, İİK.nun 168/5. maddesi kapsamında takibin kesinleşmesinden önceki devreye ilişkin zamanaşımı itirazı olarak kabulü gerekeceği, bu durumda, hukuki tavsif hakime ait olmakla, borçluların icra mahkemesine yaptığı başvurunun, takip öncesi zamanaşımı itirazına yönelik olduğu anlaşıldığından, mahkemece bu kapsamda inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlular vekilinin icra mahkemesine başvurusu, İİK.nun 168/5. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, itirazın incelenmesinin aynı kanunun 169/a maddesi gereğince duruşmalı olarak yapılması gerekeceği-
Şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvurusu, usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte yetkiye, imzaya ve borca itiraz niteliğinde olup, takip şekli itibariyle tüm hususların yasal hak düşürücü süre içerisinde icra mahkemesi nezdinde ileri sürülmesi gerektiği-
Başlangıçta tamamen doldurulmamış olan bononun tedavüle çıkarken anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun yazılı belgeyle açık şekilde ispatlanması gerektiği-
Ödeme emrinin muteriz borçluya 27.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 25.11.2015'te icra mahkemesine yaptığı itiraz başvurusunda imza itirazında bulunmayıp sadece borca itiraz ettiği, imza itirazının ise 08.01.2016 tarihli duruşma sırasında yapıldığı, buna göre imza itirazının yasal beş günlük süresinde olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, borçlunun itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar yargılamayı gerektirmekte olup, dar yetkili icra mahkemesince değerlendirilemeyeceğinden ve süresinde yapılmış bir imza itirazı da bulunmadığından, talebin reddine karar vermek gerekirken, itiraz dilekçesinin hatalı vasıflandırılması sonucunda yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Takibe konu edilen senette lehtar hanesinde “ ... ve Ortakları” yazılı olduğu, bu firmanın gerçek ya da tüzel kişiliği olmadığından anılan bononun kambiyo senedi vasfını taşımadığı; senet üzerindeki sözleşme ve arkasında yer alan cari hesap kayıtlarından, senedin kayıtsız şartsız bir ödeme vaadi unsurunu içermediği anlaşıldığından, bu nedenle de kambiyo vasfı olmadığı; icra mahkemesince, İİK. mad. 170/a uyarınca re'sen takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Aval için imzanın yeterli olup, ad ve soyadın yazılmasının gerekmeyeceği- Aval veren kimsenin kimin için taahhüde girmiş ise onun gibi sorumlu olacağı- Şirket temsilcisinin şahsen sorumlu olması için şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunması gerektiği-
Senet lehdarının cirosuyla senet hamili sıfatını kazanan kişinin imzaya itiraz eden keşidecinin imzasının sıhhatini bilebilme imkanı olmadığından, takipte kötüniyetli veya kusurlu olduğundan söz edilemeyeceği-
İcra takibi A. 3. İcra Müdürlüğü'nde başlatılmış, muteriz borçlu vekilinin icra mahkemesine verdiği dilekçede, Muğla veya Çatalca İcra Dairelerinin yetkili olduğunu ileri sürdüğünün görüldüğü, bu durumda, her ne kadar bononun tanzim yeri ve borçlunun ikametgah adresi olduğu anlaşılan Çatalca İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu kabul edilebilir ise de; borçlunun itiraz dilekçesinde yetkili yeri HMK'nun 19/2. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak göstermemiş olması sebebi ile itirazının dikkate alınamayacağı-