Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan icra takibinde yetki itirazının yasal 5 günlük süre içerisinde icra mahkemesine yapılmasının zorunlu olduğu ve bu sürenin, hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiği-
Borçluya ödeme emrinin 02/02/2015 tarihinde tebliğ edildiği, adı geçen borçlunun ise İİK’nun 168/5. maddesinde öngörülen yasal beş günlük süreden sonra 10/02/2015 tarihinde icra mahkemesine başvurduğu görüldüğünden, mahkemece, borçlunun itirazının süre aşımı nedeniyle reddi gerekeceği-
Borçluya ödeme emrinin 09/12/2014 tarihinde tebliğ edildiğinin, borçlunun 15/09/2015 havale tarihli itiraz dilekçesi ile borcun esasına ve borcunun olmadığına ilişkin bir takım beyanlarda bulunduğunun, kendi kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edemediğine ilişkin herhangi bir beyana yer vermediğinin görüldüğü, borçlunun söz konusu dilekçesinde, gecikmiş itiraz deyimini kullanmış olması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle sonuca etkili olmayıp, başvurunun bu hali ile takipten önceki ödeme itirazı olduğu, bu itirazın, İİK.’nun 168/5. maddesine göre 5 günlük sürede yapılması gerekeceği-
Takip konusu çeki imzalayanın kişinin keşide tarihi itibariyle şirketi temsile yetkili olmadığı hususu ihtilafsız olup, borçlunun başvurusu bu hali ile İİK'nun 168/5. maddesine dayalı borca itiraz niteliğinde olduğu, bu durumda, itiraz hakkında İİK'nun 169/a maddesinin uygulanması gerekmekte olup; anılan maddenin 5. fıkrasına göre; itirazın kabulü kararı ile takibin duracağı-
Borçlunun icra mahkemesine, takip dayanağı bononun teminat olarak verildiği, taraflar arasında akdedilmiş olan iş yapım sözleşmesine ek protokolde de alacaklı tarafından senedin teminat senedi olduğunun kabul edildiği ve anılan borcun ödendiği başvurusu, İ.İ.K madde 168/5 ve madde 169/a-5. kapsamında borca itiraz niteliğinde olduğundan, borçlunun itirazının kabulü halinde takibin "durması" yerine "iptaline" karar verilmesi isabetsiz olup kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de; yapılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Davacının davalı iki A.Ş. ve X hakkında takip konusu bonoya ilişkin olarak müteselsil sorumluluk esasına dayanılarak icra takibi yaptığı - İtiraz ederek aksini ileri sürmeyen bu davalılara yönelik dava açmakta hukuki yararının mevcut olmadığı - Davalı Y A.Ş'nin kurulduğu tarihin 03/05/2007 olduğu, takibe konu bononun tanzim tarihinin 15/09/2008 olduğu, davalı Z A.Ş'nin takibe konu senette borçlu sıfatı ile yer almadığı- Basiretli bir tacirin hukuki ilişkiye girdiği borçluları bilmesi ve alacak borç ilişkisine dayanılarak senet tanzim edilirken mevcut olan borçluların tamamının senette borçlu sıfatı ile yer almasını sağlaması gerektiği- Senetin düzenlendiği tarihte hukuken var olan ve buna rağmen senette borçlu gösterilmeyen ve borçlu sıfatı ile senedi imza etmesi temin edilmeyen şirketin "organik bağ" ileri sürülerek icra takibinin sonradan tarafı olmasının ve borç isnat edilmesinin hukuken mümkün olmadığı -
Doğrudan T.K. 21/2. madde uyarınca yapılan tebliğin usulsüz olduğu- Tebligatın usulsüz olduğunun belirlenmesi halinde, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği- Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği- Borçlunun usulsüz tebligatı öğrenme tarihinin tespitine karar verildikten sonra, borçlunun İİK'nun 168/4-5. maddesi gereğince itiraz ve şikayetlerini 5 günlük hak düşürücü süre içinde yapmış olması durumunda bu itiraz ve şikayetleri hakkında inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerektiği-
Bilirkişice inceleme yapılan senedin, takip konusu bono olup olmadığı anlaşılamadığından, mahkemece; itiraza konu senette yer alan keşideci imzasının muteriz borçluya ait olup olmadığı hususunda yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiği-
İcra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleşmesi nedeni ile icranın geri bırakılmasına yönelik "zamanaşımı itirazı"nın süreye bağlı olmaksızın yapılabileceği-
Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı- Kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin kanunun emredici nitelikteki maddelerine aykırı olacağı-