Takibe konu edilen senette lehtar hanesinde “ ... ve Ortakları” yazılı olduğu, bu firmanın gerçek ya da tüzel kişiliği olmadığından anılan bononun kambiyo senedi vasfını taşımadığı; senet üzerindeki sözleşme ve arkasında yer alan cari hesap kayıtlarından, senedin kayıtsız şartsız bir ödeme vaadi unsurunu içermediği anlaşıldığından, bu nedenle de kambiyo vasfı olmadığı; icra mahkemesince, İİK. mad. 170/a uyarınca re'sen takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Ödeme emrinin muteriz borçluya 27.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 25.11.2015'te icra mahkemesine yaptığı itiraz başvurusunda imza itirazında bulunmayıp sadece borca itiraz ettiği, imza itirazının ise 08.01.2016 tarihli duruşma sırasında yapıldığı, buna göre imza itirazının yasal beş günlük süresinde olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, borçlunun itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar yargılamayı gerektirmekte olup, dar yetkili icra mahkemesince değerlendirilemeyeceğinden ve süresinde yapılmış bir imza itirazı da bulunmadığından, talebin reddine karar vermek gerekirken, itiraz dilekçesinin hatalı vasıflandırılması sonucunda yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Senet lehdarının cirosuyla senet hamili sıfatını kazanan kişinin imzaya itiraz eden keşidecinin imzasının sıhhatini bilebilme imkanı olmadığından, takipte kötüniyetli veya kusurlu olduğundan söz edilemeyeceği-
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan icra takibinde yetki itirazının yasal 5 günlük süre içerisinde icra mahkemesine yapılmasının zorunlu olduğu ve bu sürenin, hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiği-
İcra takibi A. 3. İcra Müdürlüğü'nde başlatılmış, muteriz borçlu vekilinin icra mahkemesine verdiği dilekçede, Muğla veya Çatalca İcra Dairelerinin yetkili olduğunu ileri sürdüğünün görüldüğü, bu durumda, her ne kadar bononun tanzim yeri ve borçlunun ikametgah adresi olduğu anlaşılan Çatalca İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu kabul edilebilir ise de; borçlunun itiraz dilekçesinde yetkili yeri HMK'nun 19/2. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak göstermemiş olması sebebi ile itirazının dikkate alınamayacağı-
Borçluya ödeme emrinin 02/02/2015 tarihinde tebliğ edildiği, adı geçen borçlunun ise İİK’nun 168/5. maddesinde öngörülen yasal beş günlük süreden sonra 10/02/2015 tarihinde icra mahkemesine başvurduğu görüldüğünden, mahkemece, borçlunun itirazının süre aşımı nedeniyle reddi gerekeceği-
Borçluya ödeme emrinin 09/12/2014 tarihinde tebliğ edildiğinin, borçlunun 15/09/2015 havale tarihli itiraz dilekçesi ile borcun esasına ve borcunun olmadığına ilişkin bir takım beyanlarda bulunduğunun, kendi kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edemediğine ilişkin herhangi bir beyana yer vermediğinin görüldüğü, borçlunun söz konusu dilekçesinde, gecikmiş itiraz deyimini kullanmış olması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle sonuca etkili olmayıp, başvurunun bu hali ile takipten önceki ödeme itirazı olduğu, bu itirazın, İİK.’nun 168/5. maddesine göre 5 günlük sürede yapılması gerekeceği-
Borçlunun icra mahkemesine, takip dayanağı bononun teminat olarak verildiği, taraflar arasında akdedilmiş olan iş yapım sözleşmesine ek protokolde de alacaklı tarafından senedin teminat senedi olduğunun kabul edildiği ve anılan borcun ödendiği başvurusu, İ.İ.K madde 168/5 ve madde 169/a-5. kapsamında borca itiraz niteliğinde olduğundan, borçlunun itirazının kabulü halinde takibin "durması" yerine "iptaline" karar verilmesi isabetsiz olup kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de; yapılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Takip konusu çeki imzalayanın kişinin keşide tarihi itibariyle şirketi temsile yetkili olmadığı hususu ihtilafsız olup, borçlunun başvurusu bu hali ile İİK'nun 168/5. maddesine dayalı borca itiraz niteliğinde olduğu, bu durumda, itiraz hakkında İİK'nun 169/a maddesinin uygulanması gerekmekte olup; anılan maddenin 5. fıkrasına göre; itirazın kabulü kararı ile takibin duracağı-
Davacının davalı iki A.Ş. ve X hakkında takip konusu bonoya ilişkin olarak müteselsil sorumluluk esasına dayanılarak icra takibi yaptığı - İtiraz ederek aksini ileri sürmeyen bu davalılara yönelik dava açmakta hukuki yararının mevcut olmadığı - Davalı Y A.Ş'nin kurulduğu tarihin 03/05/2007 olduğu, takibe konu bononun tanzim tarihinin 15/09/2008 olduğu, davalı Z A.Ş'nin takibe konu senette borçlu sıfatı ile yer almadığı- Basiretli bir tacirin hukuki ilişkiye girdiği borçluları bilmesi ve alacak borç ilişkisine dayanılarak senet tanzim edilirken mevcut olan borçluların tamamının senette borçlu sıfatı ile yer almasını sağlaması gerektiği- Senetin düzenlendiği tarihte hukuken var olan ve buna rağmen senette borçlu gösterilmeyen ve borçlu sıfatı ile senedi imza etmesi temin edilmeyen şirketin "organik bağ" ileri sürülerek icra takibinin sonradan tarafı olmasının ve borç isnat edilmesinin hukuken mümkün olmadığı -