Mahkemece, öncelikle ödeme emri tebligatının usulsüz olduğuna yönelik şikayet açısından değerlendirme yapılarak şikayetin süresinde olduğunun ve yapılan tebligatın usulsüz olduğunun tespiti halinde, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğin öğrenme tarihine göre düzeltilmesi, buna göre, dilekçede ileri sürülen diğer itiraz ve şikayetlerin süresinde olması halinde, esaslarının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte borçlu murisin borca batık olarak vefat etmiş olması nedeniyle, TMK'nun 605/2. maddesi uyarınca mirası reddetmiş sayıldığını, mirasın reddedildiğinin tespiti için açılan davada mirasın hükmen reddinin istendiğini, davanın derdest olduğunu, bekletici mesele yapılmasını, kendisine ödeme emri gönderilmesinin hatalı olduğunu, muhtıra gönderilmesi gerektiğini ileri sürerek, ödeme emrinin ve takibin iptali talebiyle icra mahkemesine başvurduğu anlaşıldığından ve borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı görüldüğünden, anılan takiplerde her türlü itiraz ve şikayetin icra mahkemesine yapılması yasa gereği olup mahkemece, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurunun esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Ödeme emri tebligatının muteriz borçlu şirkete 15.5.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından tebligat usulsüzlüğü şikayetinde bulunulmadığı, itirazın ise yasal beş günlük süreden sonra icra mahkemesine 21.5.2015 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından, mahkemece başvurunun süresinde olmadığı kabul edilerek itirazın süreden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun, takip konusu çekle hiçbir alakasının olmadığını belirterek takibe itirazda bulunması, İİK'nun 168/5. maddesine dayalı borca itiraz niteliğinde olup, yasal süresi içerisindeki itirazında takip konusu çekteki imzasına açıkça itirazda bulunmadığı, yargılama sırasında ileri sürdüğü imza itirazı ise İİK'nun 168/4. maddesi uyarınca yasada öngörülen beş günlük süreden sonra yapıldığından imza itirazının geçerli olmadığı, o halde, mahkemece, borçlunun borca itirazı incelenerek sonuca gidilmesi gerekirken, imzaya itirazı incelenerek alınan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Borçlu, takipten itibaren işleyecek faiz oranına itiraz ederek borca itirazda bulunmuş olup, ödeme emrinin 20/06/2008 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun yasal beş günlük itiraz süresinden sonra 15/03/2016 tarihinde icra mahkemesine başvurduğu ve tebligat usulsüzlüğü yönünde bir şikayetinin de bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, İİK'nun 168/5. maddesi uyarınca borca itirazın süre yönünden reddi gerekeceği-
Borçluya örnek 10 numaralı ödeme emrinin 20.04.2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun yasal beş günlük itiraz süresinin sona ermesinden sonra 26.04.2016 tarihinde icra mahkemesine başvurarak icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik bir iddiasının da bulunmadığı görüldüğünden; mahkemece, İİK’nun 168/5. maddesi uyarınca borçlunun yetki itirazının süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tacir olmayan avalisti yetki sözleşmesinin bağlamayacağı-
Mahkemece evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verildiği, alacaklı vekilinin temyiz dilekçesine, alacaklı ve borçlular arasında imzalanmış yetki sözleşmesi ile ilgili 01/03/2016 tarihli “belge ve protokol” başlıklı belge fotokopisini ekleyerek dava dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, savunma hakkının kısıtlandığını bildirdiği görüldüğünden, İİK. hükümleri ile işin niteliği de gözetildiğinde, mahkemece duruşma açılıp, taraf teşkili sağlandıktan sonra, borçluya ve alacaklıya başvuru ile ilgili delilleri sorulup, varsa sunmaları için imkan tanınması, tarafların gösterecekleri deliller ve alacaklı vekilinin temyiz dilekçesi ekinde sunduğu 01/03/2016 tarihli “belge ve protokol” başlıklı belge fotokopisi de değerlendirilmek suretiyle yetki itirazının yerinde olup olmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, hükme esas alınan ve Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda; imzaların borçluların eli ürünü olduğuna ilişkin kesin kanaat bildirilmediği gibi, raporlar arasındaki çelişkinin de giderilmesi için yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir kuruldan kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçluların icra mahkemesine başvurusu; takibe konu senet dışındaki kredi sözleşmesi gereğince anılan senedin, teminat olarak verildiğine ilişkin olup, bu haliyle başvuru, İİK'nun 168/5, 169 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz niteliğinde olduğundan, mahkemece, aynı Kanun'un 169/a-5. maddesi uyarınca itirazın kabulü halinde takibin "durdurulması" yerine "iptaline" karar verilmesi isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, yapılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-