Borçlunun alacaklısı olduğu takip dosyasına giren para üzerindeki ilk geçerli haciz şikayet olunanın kesinleşen haczi olup, paylaşıma konu bedelin sıra cetveli tanzim edilmek üzere adı geçen alacaklıya ait takip dosyasına gönderilmesi ve sıra cetvelinin bu dosyadan düzenlenmesi gerektiği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipler bakımından 10 günlük kesinleşme süresi baz alınarak sıralama yapılması gerektiği-
Hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde kural olarak, önce sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde ise davalı alacağının varlığının ve miktarının incelenmesi gerektiği- Borçlunun borcu kabul beyanında bulunduğu tarihe kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipler bakımından geçerli 10 günlük kesinleşme süresi eklenerek bulunan tarihin haczin kesinleşme tarihi olacağı- Davalının alacaklısı olduğu icra dosyasından konulan haczin kesinleşme tarihinin ise, ödeme emrinin tebliği ile başlayan 10 günlük ödeme süresinin sona erdiği gün olduğu-
İİK.'nun 168. maddesi gereğince borçlunun 5 günlük yasal süreden sonra icra mahkemesine şikayet yoluyla yaptığı başvurunun süresinde olmadığı hususunun kesinleşmiş olduğu görülmüş olup, davanın süreden reddine karar verilmesi gerekirken imza incelemesi yapılarak takibin davacı yönünden iptali yönünde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Borçlunun yetki itirazı kabul edildiğine göre, bu kabul kararı ile takibin durmuş olacağı ve duran takipte de (yetki itirazının kabulüne karar verildiği tarihten itibaren) zamanaşımının işlemeyeceği- Takip tarihi ile yetki itirazının kabulüne karar verildiği tarih arasında 6 aylık zamanaşımı süresi de dolmadığından mahkemece borçlunun zamanaşımı itirazının reddi gerektiği-
Alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre; mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- HMK.nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve dava prosedüründe tatbiki mümkün olan ıslah müessesesinin imzaya itiraz hakkında uygulanma olanağı bulunmadığı halde borçluların dilekçeleri ile taleplerini takibin iptaline şeklinde ıslah ettikleri gerekçesi ile İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca, mahkemece borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durdurulması" yerine "iptaline" karar verilmesinin doğru olmadığı-
Borçlunun, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılan itiraz sebeplerini yargılama sırasında ileri sürebileceği- Takip konusu senette teminata ilişkin bir ibare bulunmamakla, teminat iddiasının senet metninden anlaşılan itiraz sebepleri arasında olmadığının ve bu yöndeki itirazın beş günlük itiraz süresi içinde ileri sürülmesi gerektiğinin kabulü gerektiği Yargılama sırasında borçlu vekili tarafından ileri sürülen teminat iddiasının, İİK. mad. 168/5 uyarınca yasal beş günlük sürede bildirilmediğinden, mahkemece, icra mahkemesine yapılan başvurunun reddine karar verilmesi gerektiği, alacaklının kollukta verdiği ifade esas alınarak takibin iptaline hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin reddi üzerine kararın borçlu tarafından temyiz edildiği ve bozulduğu, bozma üzerine şikayetin kabulüne ve ödeme emri tebliğ tarihinin ... olarak tespitine hükmedildiği, kararın bu hali ile kesinleştiği anlaşılmakla, kambiyo vasfına ilişkin şikayetin İİK. mad. 170/a ve 168/3 gereğince yasal beş günlük süre içerisinde yapıldığının kabulü gerektiği ve mahkemece, dosyanın geldiği aşama itibariyle istemin süresinde olduğu nazara alınarak, şikayetin esasının incelenmesi gerektiği-
Vadesi gelmeyen senetler hakkında icra takibi yapılmasına ilişkin şikayetin, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde yapılması gerektiği- Şikayet başvurusunda tazminat ve para cezasının öngörülmediği (İİK. mad. 16)- Muacceliyet koşulu gerçekleşmeyen 8 bono yönünden davacılar yararına %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu- Bonoda ilk cironun lehtara ait olmasının zorunlu olduğu, ciroların birbirine bağlı olması için her şeyden önce, ilk cironun lehtar tarafından yapılması gerektiği- Üçüncü ciranta konumundaki şirketin, lehtarın cirosundan sonra, senedi, birbirine bağlı cirolarla devraldığından yetkili hamil durumunda olduğu- Bonoda, alacaklı şirket yetkili hamil olduğundan borçlu aleyhine takip başlatabileceği-
Alacaklı tarafından takipte istenen işleyecek faiz oranının itirazsız kesinleşmesi nedeniyle akdi faize dönüştüğü ve bu oranın da 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince, Devlet Bankaları'nın o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranından yüksek olduğu anlaşıldığından ilk derece mahkemesince; takipten sonraki dönem için yıllık %8 faiz oranı uygulanmak ve alacaklının TBK'nun 99/son maddesi gereğince seçimlik hakkını fiili ödeme günündeki kur üzerinden ödeme yapılması yönünde kullandığı da nazara alınmak suretiyle, konusunda uzman bilirkişi marifeti ile hesaplama yaptırılarak denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor tanzimi ile, dosya hesabına ilişkin şikayetin sonuçlandırılması gerekirken hüküm kurmaya elverişli olmayan rapora dayanarak yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-