Takip konusu çek, itiraz eden borçlu şirketin temlik cirosu ile alacaklı bankaya geçmiş olup, ciro imzasının borçlunun eli ürünü olduğunu bilebilecek durumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğü bulunan alacaklı bankanın, çeki teslim alırken imzanın huzurunda atılmasını sağlamadığından, borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatmasında ağır kusurlu olduğunun kabulü ile tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerektiği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatmasında alacaklının kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunun tespitinde, icra mahkemesince alacaklının, taraflar arasındaki temel borç ilişkisine göre alacaklı olup olmadığının incelenemeyeceği-
Borçlunun kendisine gönderilen ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürmesi, İİK'nun 16. maddesi anlamında bir "şikayet" olup, aynı maddenin 1. fıkrası gereğince borçlunun bu şikayetini, işlemi öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede icra mahkemesine yapması gerekeceği- Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna dair herhangi bir iddiasının bulunmaması karşısında yetki itirazı, İİK.nun 168/5. maddesinde öngörülen yasal süreden sonra olup, mahkemece, itirazın süre aşımı nedeniyle reddi gerekeceği-
Şikayetçi şirketin icra mahkemesine yaptığı şikayet ve itiraz başvurusunda aktif husumet ehliyetinin bulunduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince, şikayetçinin isteminin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, şikayetçinin takipte taraf olmadığı belirtilerek dava açma hakkı olmadığından bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisinin ve bölge adliye mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddinin isabetsiz olduğu-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu, bilirkişi raporları ile bonodaki imzanın borçluya ait olduğu hususu ispat yükü kendisinde olan alacaklı tarafından ispatlanamadığı gibi, alacaklı vekilinin de rapora karşı diyeceklerinin olmadığı, imzaya itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Adi ortaklığın aktif ve pasif dava (takip) ehliyeti bulunmadığından, takibin veya davanın bütün ortaklar aleyhinde açılmasının zorunlu olduğu, taraf ehliyetinin kamu düzeninden olup mahkemece kendiliğinden göz önüne alınması gerekeceği-
Takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin borca itiraz sebepleri ödeme emri tebliğinden itibaren 5 günlük yasal sürede, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun ve ferilerinin itfa edildiği ise her zaman icra mahkemesinde ileri sürülebileceği- İcra takip dosyasındaki alacaklısının imzasını taşıyan ve inkâr edilmeyen (ikrar edilen) belgede "dosyaya ait herhangi bir borç kalmamıştır" şeklindeki beyan dosya borcunun itfa edildiği anlamına geleceği-
Senet bedelinde tahrifat yapıldığı iddiası "borca itiraz" olup, İİK. mad.169-a/6 uyarınca, borçlunun itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklının, takip konusu (asıl) alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edileceği- Mahkemece, itiraz olunup kabul edilen miktar üzerinden, yani durdurulmasına karar verilen miktarın %20'si oranında tazminata hükmedilmesi gerekirken asıl alacağın tamamı üzerinden tazminata hükmolunmasının isabetsiz olduğu-
Avukatın iş yerinde olup olmadığı, neden kendisine tebliğ edilmediğinin belirtilmeden yapılan tebligatın usulüz olduğu- Bölge adliye mahkemesinin istinaf talebinin usulden reddine ilişkin kararının alacaklı vekiline tebliği üzerine alacaklı vekilinin yerel mahkeme kararının usulsüz tebliğ edildiğini ve esasa ilişkin temyiz itirazlarını ileri sürerek kararın bozulmasını talep ettiği, yerel mahkeme kararının, süresi içerisinde süre tutum dilekçesi sunarak istinaf talep eden alacaklı vekiline tebliğ işleminin usulsüz olduğu anlaşıldığından, alacaklı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerin, istinaf nedenleri olarak kabulü ile bölge adliye mahkemesince istinaf incelemesi yapılması gerektiğinin kabulü gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesini reddetmeden, HMK’nun 352 ve 355. maddesi uyarınca kamu düzeni ile sınırlı olmak üzere istinaf isteminin incelenip sonucuna göre karar vermesi gerektiği- İstinaf yoluyla incelenen mahkeme kararında kamu düzenine aykırılık denetimi yönünden; işin esasına dair inceleme yapılmış olacağından, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dosya içinde bulunan imza sirkülerine göre, kooperatif yetkililerinden herhangi ikisinin, müşterek olarak atacakları imzaları ile kooperatifi temsil ve ilzama yetkili oldukları görülmüş olup, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda ise inceleme konusu çekteki imzanın tek seferde atılmış bir imza olduğunun rapor edildiği, borçlunun başvurusunun bu haliyle İİK'nun 168/5 ve aynı Kanunun 169. maddelerine göre borca itiraz niteliğinde olduğu, bu durumda itiraz hakkında İİK'nun 169/a maddesinin uygulanması gerekmekte olup, anılan maddenin 5. fıkrasında "itirazın kabulü kararı ile takip durur" hükmüne yer verildiği, mahkemece, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
"Takibe konu bononun taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin teminatı olarak sözleşme ile birlikte verilen teminat bonosu olduğu" şeklindeki iddianın borca itiraz niteliğinde olduğu- İcra müdürünin takip talebi üzerine senetten anlaşılmayan bir hususu inceleyemeyeceği ve borçlular icra mahkemesine başvurusunda icra müdürünün takip hukuku kurallarına aykırı davrandığını ileri sürmediğinden, borçluların icra mahkemesine başvurusunun şikâyet mahiyetinde olmadığı- Borçlular talebini şikâyet olarak nitelendirip İİK'nın 170/a. maddesinin 2. fıkrasının uygulanmasını talep etmiş ise de, hukuki nitelendirme hâkime ait olup senedin sözleşmenin teminatı olarak verildiğine ilişkin borca itirazın duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği- "Borçluların iddiasının kişisel def'i niteliğinde olduğu ve bu hususun alacaklı bankaya karşı ileri sürülemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-