Bozma sonrası alınan 03/06/2016 tarihli üç kişilik heyetten oluşan bilirkişi raporunda; “senet üzerinde borçlu adına atılı bulunan imzaların borçlu elinden çıkmış olması mümkün ve muhtemel olarak” değerlendirmede bulunulduğu, bunun üzerine mahkemece, itirazın reddine karar verilmişse de hükme esas alınan bu raporda imzanın borçlunun eli ürünü olduğuna ilişkin kesin bir saptama bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, alacaklı vekilinin 23/06/2016 tarihli duruşmada yeniden rapor aldırılması yönünde talebi de bulunmadığı dikkate alındığında, imzanın aidiyeti hususunda kesin hüküm içermeyen bilirkişi raporu nedeniyle itirazın kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, muteriz borçlunun ciro imzası üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, adı geçenin imzası üzerinde bir değerlendirme içermeyen rapor hükme esas alınarak, içerdiğinin kabulü halinde dahi, raporda belirtilen eksiklikler ikmal edilmeden yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İİK.’nun 168/5. maddesi hükmü gereği, borçlunun, borcu olmadığını veya borcun itfa edildiğini, mehil verildiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, yetki itirazını sebepleri ile birlikte beş gün içinde icra mahkemesine bildirmesi gerekeceği-
Borçlu şirket tarafından açılan menfi tespit ve kötü niyet tazminatı davasında, davanın kabulü ile davacı borçlunun borçlu olmadığının tespitine ve icraya konu çekin bedelsiz kaldığının tespitine karar verildiği, bu davanın takipten sonra açıldığı ve bahsi geçen kararın, icra mahkemesinde yargılama devam ederken verildiği ve verilen söz konusu kararın, icra mahkemesi kararı tarihi itibariyle dahi kesinleşmediği, icra mahkemesince karar verilmeden önce, menfi tespit davasında verilen kararın, alacaklı banka lehine bozulduğu görüldüğünden, icra mahkemesine başvuru tarihi itibariyle verilmiş ve kesinleşmiş bir menfi tespit kararı olmadığından ve icra mahkemesinde yargılama devam ederken, menfi tespit davası sonucunda verilen ve daha sonra bozulan bir kararın esas alınamayacağından, takibin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, borçlunun isteminin süreden reddine karar verilmişse de, ödeme emrinin, borçluya 07.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun, itirazlarını içeren dilekçesini, sürenin son gününün hafta sonu tatiline denk gelmesi nedeniyle, tatili takip eden ilk çalışma günü olan 13.04.2015 tarihinde sunduğu, böylece İİK'nun 168. maddesi gereğince yasal 5 günlük sürede itirazda bulunduğu görüldüğünden, mahkemece, işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borca itirazın, İİK'nun 168/5. maddesine göre ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş günlük sürede icra mahkemesine yapılması gerekeceği, bu sürenin, hak düşürücü nitelikte olup, mahkemece re'sen gözetilmesi gerekeceği-
Kefalette eşin rızasına ilişkin TBK. mad. 584' deki düzenlemenin aynı Kanunun 603. maddesi uyarınca "avalde" uygulanmayacağı-
Sıra cetveli düzenlenirken ihtiyati hacizlerin kesinleşme tarihlerine bakılacağı- İhtiyati haczin kesinleşmesi için tebliğden itibaren itiraz süresinin, kambiyo senetlerine mahsus takipte ise ödeme süresinin geçirilmesi gerektiği- İhtiyati hacizlerin kendi aralarında önce veya sonra konulmuş olmalarının sonuç doğurmayacağı, ilk kesin haciz ya da ilk kesinleşen ihtiyati haciz ile buna iştirak edebilecek hacizlerin belirlenerek, sıra cetvelinin bu hacizlerin tarihleri ve oluşan usulî müktesep haklar da dikkate alınarak düzenlenmesi gerektiği- Sıra cetveline yönelik şikayetlerde icra mahkemesinin, önüne gelen şikayetleri sonuçlandırarak icra müdürüne bu yönde talimat vermekle görevli olduğu, düzenlenecek yeni sıra cetvelinde sıra cetvelinin hangi ilkelere göre düzenleneceğini belirtmesi, yani, alacaklıların ne miktar için hangi sıralarda yer alması gerektiğini saptaması, hukuka uygun olmayan kısımları göstermesi, bu çerçevede işlem yapılması için icra müdürüne talimat vermesi gerektiği- İptal nedenlerinin gerekçede belirtilmesi ve hüküm fıkrasında sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerektiği-
Tebliği çıkaran mercice tebliğ zarfına "Mernis adresine, TK'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına" dair tebliğ evrakı üzerine usulünce düşülmüş bir şerh bulunmaması durumunda, tebliğ memurunca, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığı- Mahkemece, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin şikayetin kabulü ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihine göre düzeltilmesine ve buna göre borçlunun süresinde olan itirazının kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Borçlu, itiraz dilekçesinde zamanaşımının oluştuğunu iddia ettiği zaman dilimini belirtmemişse de, başvuru tarihi itibariyle henüz takibin kesinleşmediği, hukuki tavsifin ise hakime ait olduğu dikkate alındığında, borçlunun başvurusunun, İİK. mad. 168/5 kapsamında "takibin kesinleşmesinden önceki devreye ilişkin zamanaşımı itirazı" olarak kabulü gerektiği-