Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01/06/1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da karar verilebileceğinden, davalı vekilinin temyiz süresi geçtikten sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekeceği- Dava konusu dört çekten ikisinin davalıda, diğer ikisinin diğer davalıda olduğu, bu durumda mahkemece davacının objektif dava birleşmesi şeklinde açtığı her bir dava için her bir davalı ve ilgili çek için ayrı ayrı hüküm kurulması, vekalet ücreti, harç ve yargılama giderinin ayrı ayrı gösterilmesi gerekeceği, mahkemece bu şekilde hüküm kurulmadığı gibi, bu tür eksikliklerin tavzih kararıyla düzeltilmesi imkanının olmadığı, bu nedenle usulüne uygun hüküm kurulması için hükmün bozulması gerekeceği-
Senet metninin davacıların rızası hilafına doldurulduğu iddia edildiği uyuşmazlıkta, HMK. mad. 207'de özel bir tedbir çeşidi bulunmadığı- Davacılar HMK 207.maddesi uyarınca teminatsız icra takibinin durdurulmasına talep etmiş ise de, İİK. mad. 72/3 uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı-
İcra takibinden sona açılan menfi tespit davasında görülürken, borçlunun avukatının alacaklıya anlaşmak için teklif götürdüğü, daha sonra düzenlenen sulh sözleşmesinde davacı avukatın imzasının olmadığı ve sulh sözleşmesinin neticesi olarak davadan feragat edilmesiyle menfi tespit davasının reddedildiği- Avukat olan davacının teklifi götürürken müvekkili adına hareket ettiği ve düzenlenen bu teklifnamenin borçlu ve alacaklı arasındaki hukuki ilişkiyi kapsadığı- Avukatlık Kanunu m. 164/son uyarınca, dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğu ve teklifnamede avukatın bu şahsi alacağından feragat ettiğine dair açık bir düzenleme bulunmadığı, avukatın anılan teklifnameyi vekil sıfatıyla imzalamış olmasının vekâlet ücreti alacağından kendi adına feragat ettiğini göstermeyeceği- Alacaklı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkiyi düzenleyen teklifnamede "takip ve davadan her iki tarafın da herhangi bir talepte bulunmaksızın karşılıklı olarak feragat edecekleri" yönündeki kararlaştırmanın, davacı avukatın vekâlet ücretini kapsadığını söyleme olanağı bulunmadığı- İmzasını içermeyen sulh sözleşmesinin avukatın saf dışı bırakılması suretiyle düzenlendiği, avukat olan davacının düzenlenen sulh sözleşmesine muvafakatinin olduğunun söylenemeyeceği anlaşılmakla, vekâlet ücretinden feragat edildiği ve davalı alacaklının vekâlet ücretinden sorumlu olmadığının kabul edilemeyeceği- "Somut olayda alacaklı ile borçlunun sulh olması sırasında davacı avukatın devre dışı bırakılmadığı, aksine davacı avukatın tarafları bir araya getirerek, ilam niteliğindeki sulh sözleşmesinin imzalanmasını sağladığı, sözleşmede ayrık tutulan bir kalem olmadığı için anlaşmanın asıl alacak ile birlikte ferilerini ve bu kapsamda vekâlet ücretini de kapsadığının kabulü gerektiği, böyle olunca davalılar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılmasının daha uygun olduğu, davacı avukatın kendi müvekkili olan davalıdan vekâlet ücretini talep edebileceği, ancak hasım taraf olan davalı bankadan talep etmesinin sözleşmede bir çekince ileri sürmeyen davacı bakımından hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, hakkın kötüye kullanılmasını da hukuk düzeninin korumadığı" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Takipten sonra açılan menfi tespit davasında, davalı alacaklı hakkında takibe konu bono nedeni ile dolandırıcılık suçundan soruşturmanın devam etmesine göre, HMK'nın 209.maddesi gereğince tedbir talebinin teminatsız olarak kabulüne karar verilebilir mi?
TTK'nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasına ilişkin dava şartı; alacak davası niteliğinde olmayan menfi tespit davasında uygulanamayacak olup somut olay yönünden davacı tarafın arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmadığı-
Zamanaşımına uğrayan ve bu nedenle kambiyo senedi vasfını kaybederek (yazılı) delil başlangıcına dönüşen bonodaki vade tarihinin; temel ilişkiye dayanılarak yapılan bir takip veya açılan bir davada temerrüde esas alınamayacağı-
İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası ile birleştirilen davada menfi tespit isteği- Davacının, davalıdan aldığı borcun ....tarihli sözleşmede kararlaştırılan ödeme tarihinden, asıl dava tarihine kadar ulaştığı faizli miktarın bilirkişi raporu ile tespit edilmesi, anılan borç nedeniyle başlatılan icra takibinde davacıdan tahsil edilen toplam miktarın belirlenmesi, neticesinde faizli miktardan tahsil edilen toplam miktarın mahsubu ile artı bir değer kalması halinde bu bedeli depo etmesi için TBK m. 97 uyarınca davacı tarafa usulüne uygun süre verilmesi, depo ettiği takdirde ya da icra takibinde tahsil edilen toplam miktarın faizli olarak belirlenen miktarı geçtiği anlaşılması halinde (artı bir değer çıkmaması durumu) iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Bozma sonrası mahkemece sadece icra dosyasında davacının dava tarihi itibariyle borcunun bulunup bulunmadığı tespit edilmiş, borcun varlığı saptanarak dava reddedilmiş ise de; saptanan bu bedeli depo etmesi için davacı tarafa süre verilmeden sonuca gidilmiş olmasının da hatalı olduğu-
