Asıl ve birleşen davalar bağımsızlıklarını korudukları- Mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı gerekçe yazılarak hüküm kurulması, harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ayrı ayrı hüküm altına alınması gerektiği, tek bir hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Kambiyo senedi niteliğinde olan çekin, düzenlenmesine esas teşkil eden temel ilişkiden bağımsız kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi taahüdünü içeren mücerret (soyut) bir borç ilişkini ifade edip, bedelsizlik iddiası keşideci davacı ve lehtar davalı arasındaki temel ilişkide şahsi defi olup davanın tarafları dışındaki iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden ödeme aracı olan çekin tedavül kabiliyetini ortadan kaldıracak ve davanın tarafları dışında üçüncü kişileri bağlayacak şekilde ihtiyati tedbir kararı da verilemeyeceği, davaya konu çek hakkında üçüncü kişileri de bağlayacak şekilde ödemeden men ihtiyati tedbir talebinin yasal şartlarının bu sebeplerle oluşmadığı, temel ilişkinin tarafları yönünden; davacının, bu çekler karşılığında mal verilmediğini ve çeklerin davalı nezdinde bedelsiz kaldığını ispat etmesi gerektiği, dosyanın mevcut kapsamı itibariyle bu konuda yaklaşık ispat gerçekleşmediğinden, tedbir talebinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılması halinde, HMK. mad. 297 uyarınca hükmün bozulması gerektiği-
Takip dayanağı bononun tanzim tarihinde bono bedeli 98.500.-TL olup, 01/01/2005 tarihinde TL’den 6 sıfır atılarak YTL’ye geçilip bu uygulama 01/01/2009 tarihinde kaldırılarak YTL’ye eşdeğer TL para birimi olarak kabul edildiğinden ve takip YTL’ye eşdeğer TL döneminde yapıldığına göre bono üzerindeki meblağın Eski TL dönemindeki meblağ olduğu dikkate alınarak, bundan 6 sıfır atılarak bono bedelinin takip tarihinde geçerli para birimine göre 0,0985 TL (YTL’ye eşdeğer TL) olduğu- Mahkemece bono bedelinin bu kadar olduğu kabul edilip, bononun vadesinden takip tarihine kadar işlemiş faizin de bu meblağ üzerinden hesaplattırılıp davacının gerçek borcu bulunduktan sonra takip talebinde talep edilen asıl alacak ve işlemiş faizden gerçek borç çıkarılarak, asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden fazla ve haksız olarak istenen kısım kadar menfi tespit davasının kabulüne karar vermesi gerektiği-
Asıl borçlu hakkında verilen menfi tespit kararının icra kefilini de bağlayacağı- Menfi tespit kararının kesinleşip kesinleşmediğinin tespiti ile kesinleşmesi halinde asıl borçlu hakkında borç sona ermiş olacağından icra kefilinin de sorumluluğu olmadığından takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Takibe konu kambiyo senedinin soyut iddialarla sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK'nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmadığı; anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak kambiyo senedinin hiç bir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngördüğü- İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğinde ve en önemli kaynağı İcra ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlediği- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ise, İcra ve İflas Kanunu'nda hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu'nda açıkça gönderme olması veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması hallerinde uygulanabileceği- HMK'nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisinin değerlendirilmesi; bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” demekte ve bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra ve İflas Kanununda bir hükmün bulunmadığı- Davacının senedin sonradan üretildiği iddiası soyut nitelikte olup, bu aşamada somut bir iddia ve delil ileri sürülmediğinden HMK'nın 209/1 maddesinin uygulanmasını gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı- Davanın icra takibinden sonra açılmış olduğu da nazara alındığında, İİK'nın 72/3. maddesinde düzenlenen ihtiyati tedbir kararına hükmedilmesi gerektiği-
Hasar bedeli, değer kaybı ve ikame araç bedeline ilişkin menfi tespit- istirdat istemi-
Hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılmasının HMK'nun 298/2. maddesine aykırılık teşkil edeceği-
Faturanın defterde kayıtlı olmasının hizmetin verildiğine karine teşkil edeceği- Mahkemece davacı-borçluya ticari kayıtlarını ibraz etmesi için kesin süre verildiği halde davacı ticari defterlerini ibrazdan kaçınmış olduğundan, HMK. mad. 222/5 gereğince defter ibrazından kaçınıldığında ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağı hususu ve usulüne uygun olarak tutulmuş delil olma özelliği olan davalı defterleri ve yapılan kısmi ödeme de gözönünde bulundurularak menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Menfi tespit ve yargılama aşamasında istirdata dönüşen ilamın kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği-