Takibe dayanak senedin ciro silsilesinin kopuk olduğu ve senedin hamil tarafından protesto ettirilmediğini iddia edilerek açılan menfi tesbit davasının, davacının icra dairesine gönderdiği 29/05/2007 tarihli mal beyanı dilekçesinde “bu borcumu ileride kazancım olduğunda ödeyeceğim” şeklindeki beyanının üzerinde durulup, değerlendirilmeden eksik şeklide inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Dava konusu çeklerdeki keşideci imzasının, davacı şirket yetkilisine ait olmadığının tespiti halinde sahtelik ve tahrifat iddiasının mutlak def’ilerden olması nedeniyle herkese karşı ileri sürülebileceği, senet hamilinin iyi niyetli olmasının bir öneminin olmayacağı -
Mahkemece, “taraflar arasındaki sözleşmeye konu şahıs şirketinin davalı adına ticaret siciline kayıtlı olduğu, sözleşme gereği devir bedeli olarak tanzim edilip davacı devir alan tarafından verilen senetlerin ciro edilemez kaydı ile düzenlendikleri ve bedelsiz kaldıkları senetteki” teminat senedidir, ciro edilemez, kaydının kesilerek ortadan kaldırıldığı ve senet hamili olarak davalı tarafından icra takibine girişildiği, ciro edilemez kaydına rağmen yapılan devir geçerli olmakla birlikte davalı tarafından diğer davalıya yapılan devrin alacağın temliki hükümlerine tabi olduğu ve lehtara karşı ileri sürülen temel ilişkiye dayalı bedelsizlik def’inin 3. kişilere karşı da ileri sürülebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Çekin kural olarak havaleden ibaret, kayıtsız şartsız bir ödeme aracı olup mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerekeceğini, bu kuralın aksini iddia eden davacının iddiasını kanıtlaması gerekeceğini yani isbat külfetinin davacı tarafta olduğu-
Mahkemece dava konusu çekin davacı tarafından düzenlendiği ve imzanın davacıya ait olduğunun çekişmesiz bulunduğu, dava konusu çekte geçerli bir düzenleme yerinin bulunmaması nedeniyle çekin kambiyo vasfında olmadığı bu nedenle temel ilişkinin ispatı yönünden tanık dinlenebileceği kabul edilerek, tanıkların dinlendiği, davacı tanıklarının davacı yanında çalışıyor ve yakın akraba olması nedeniyle itibar edilmediği, davalının şirket ortağı olması ve adına kayıtlı taşınmazı satmış bulunması nedeniyle bu miktar da borç verebileceği, davalının davacıya 300,000 USD borç verdiği ve karşılığında aldığı çekin karşılığının çıkmadığı he ne kadar davacının çeke karşılık sadece 15000 USD aldığını iddia etse de bu iddiasını kesin delillerle kanıtlayamadığı gerekçesiyle mahkemece davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Uyuşmazlığın işçi-işveren ilişkisi nedeniyle düzenlenen senetten kaynaklanıyor olması halinde açılacak menfi tespit davasının iş mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Davacının, “davalılardan biri hakkındaki davayı atiye terk ettiğini” belirtilmesine rağmen, bu davalı hakkında açılan davanın reddi şeklinde hüküm kurularak, nisbi vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-
İİK.’ nun 72/5. maddesi uyarınca menfi tespit davası borçlu lehine hükme bağlanır ve borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa talebi üzerine alacaklı tazminat ile sorumlu tutulur. Somut olayda lehtar firmanın yetkili temsilcisi olan davalının “takip ve dava konusu senetteki imzanın davacıya ait olmadığını bilebilecek durumda olduğu ve bu nedenle senedi takibe koymakta kötü niyetli olduğu”nun kabulü gerektiği gözetilerek, İİK.’ nun 72/5. maddesi uyarınca borçlu davacı yararına tazminata hükmolunması gerekirken, yazılı gerekçe ile bu talebin reddinin hükmün bozulmasına neden olacağı-