Takibe konu senetlerden 51.500,00 TL bedelli senedin “teminat senedi” olduğu iddiası ispat edilmediği, davalıya bu konuda yemin de teklif edilmediği, takip sonrası davalıya kısmi ödeme yapmışsa da davacının takibe konu senetler nedeniyle davalıya “borçlu olduğunun kabulüne” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Davaya konu bononun ‘’teminat’’ için verildiği hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın bononun teminat fonksiyonunun devam edip etmediği, “taraflar arasında imzalanan İş Akit sözleşmesinin 7. maddesinde belirtilen hallerin gerçekleşmesi durumunda senet bedellerinin ödenmesi gerektiği” hüküm altına alınmış olduğundan, bu hususların araştırılmadan hüküm kurulmasının doğru olmayacağı-
Mahkemece “yapılan yargılama sonucunda; TTK.’ nun 690. maddesi yollaması ile bonolarda da uygulanan aynı yasanın 592. maddesi uyarınca açık bono düzenlenmesinin mümkün olduğu, bu tür bir bono düzenlenirken veya tamamı doldurulmamış bir bono tedavüle çıkarılırken anlaşmalara aykırı olarak doldurulduğu yazılı belge ile ispatlanmadığı sürece bono üzerindeki yazılı rakam ve tarihlerin geçerliliğini koruduğu, bu bağlamda bononun lehtar hanesi boş bırakılarak başkasına tevdiinin de mümkün olduğu, senedi alan kişinin, lehtar hanesine kendi adını yazabileceği gibi, senedi lehtar hanesi boş olarak diğer bir kişiye de verebileceği, bu durumda senette lehtar olarak yazılı olan kişinin hukuken hamil sayılacağı gözetilerek, davacının iddialarını yazılı delille kanıtlayamadığından davanın reddine” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Senedin iptalini isteyen davacının HMK 201. maddesi gereğince yazılı delil ibraz etmesi gerekeceği, icra takibinin tedbir kararı ile durdurulması durumunda, alacaklının alacağına kavuşmasının geciktirilmiş olması sebebiyle davalı-alacaklı lehine %20 tazminata hükmedilebileceği-
Davayı kabul eden mahkemenin, davacının borçlu olmadığı tutarı belirleyip “……davacının, davalıya ‘……TL borçlu olmadığının tesbitine ……’ ” ş e k l i n d e karar vermesi gerekeceği, bunun yerine “borçlu olunan tutara” (olumlu tesbit) hükmedemeyeceği-
Taraflar arasında aktolunan “anlaşma protokolü ibraname” başlıklı sözleşme ile davalılar alacaklarını haricen aldıklarını, herhangi bir hak ve alacaklarının kalmadığını belirtmek suretiyle davacıları ibra etmiş olduklarından, taraflar arasındaki bu sözleşmenin ibra olduğunun kabulü gerektiği-
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde davacıdan alacaklarının bulunmadığını kabul ettiği, maddi hatanın muhatap bankanın işleminden kaynaklanması nedeniyle ayrıca davalı bankanın her ne kadar vergi numarasından çekin gerçek keşidecisinin tespit imkanı mevcutsa da, bu durumun bilhare düzeltilmesine yönelik talepte bulunduğu, davacı tarafça imzaya itiraz hakkının kullanıldığı ve tedbiren takibin durduğu ve hiçbir icrai işlem yapılmadığı dikkate alındığında “davalı bankanın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı” gerekçesi ile “davacının dava konusu çek nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine” karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
İİK’nun 89.maddesine dayalı menfi tespit davasının, anılan maddenin 3.fıkrasına göre; icra takibinin yapıldığı ya da davayı açan üçüncü şahsın yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği-
Kaçak su tutanağına karşı açılan davada alınan bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabul ile “davacının borçlu olduğunun tespitine” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-