Menfi tespit davası sonunda, davalının davacı aleyhinde yaptığı icra takibinden sonra, taraflar arasında karşılıklı “Sulh ve İbraname” başlıklı sözleşme yapıldığı, davalının, dava açıldıktan sonra icra takibinden feragat etmesi nedeniyle somut olayın özelliğine göre davalının icra takibinde kötü niyetli kabul edilemeyeceği ve bu durumda davalının haksız ve kötüniyet takip tazminatı ile sorumlu tutulmaması gerekeceği-
Davacının akıl hastalığı sebebiyle fiil ehliyetinin bulunmadığı Adli Tıp Kurumu raporuyla saptanmış olduğundan ve bu durumda bizzat kendisinin dava açma ehliyeti de bulunmadığından davacıya vasi tayini ile vasinin davaya devam edip etmeyeceği konusunda beyanı alındıktan ve aktif dava ehliyeti ile ilgili dava şartı yerine getirilmesi gerekeceği-
Davacı ile davalı Yamaç..Ltd. Şti. arasında imzalanan Fesih Sözleşmesinde dava konusu iki adet çekin 22.08.2012 tarihine kadar satıcı davalı Yamaç..ltd. Şti. tarafından davacı -alıcıya teslim edileceği kararlaştırıldığı halde dava açıldıktan sonra bu çekler iade olduğuna göre davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği, bu durumda davalı şirketin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının gerekeceği-
Dava tarihinden sonra, sırf aleyhine yürütülen icra takibini durdurmak saikiyle haciz baskısı altında davacının anılan şekilde dava konusu borcu da kapsayacak şekilde tüm borcu kabul ve ödeme taahhüdünde bulunması borç ikrarı olarak nitelendirilemeyeceğinden yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddinde isabet görülmediği gibi, mahkemece icra takibinin durdurulmasına yönelik bir tedbir kararı verilerek bu karar infaz edilmediği halde davalı lehine İİK.nun 72. maddesi uyarınca kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin de doğru olmadığı-
İİK 89/3. maddesinde belirtildiği üzere menfi tespit davası için öngörülen onbeş günlük hak düşürücü sürenin üçüncü haciz ihbarının davacı şirkete tebliğinden itibaren başlayacağı gözetilmeksizin yasa maddesinin yorumunda yanılgıya düşülerek ikinci haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren menfi tespit davası açılması için yasal sürenin başlatılmış olmasının isabetsiz olduğu-
Takip tarihinden sonra açılan ve takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasında, takip dayanağı senette lehtar ciranta sıfatı bulunmasına rağmen dava konusu icra takibinde takip alacaklısı sıfatı bulunmayan davalı hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kambiyo senedine karşı borçlu olmadığına dair iddiada bulunanın ispat külfetinin davacıda olduğu,davalının imzası bulunmayan protokolün yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği ve mahkemece tanık deliline başvurulamayacağı-
Tanzim tarihinin, kambiyo senedi olan bononun zorunlu unsurlarından olduğu, “vade” kelimesi üstü çizilerek alta yazılan tarihin, tanzim tarihi olarak kabulünün mümkün olmadığı-
Mahkemece depo kararına gerekçe gösterilen taraflar arasındaki sözleşmenin 34. ve 35. maddesinde davacıya bu çerçevede verilen çek karnesine ilişkin depo isteme yetkisi yönünden herhangi bir hükmün bulunmadığı, bu durumda davalı bankanın Kanun gereği ödemesi gereken zorunlu karşılıkları hamillere ödemeden davacıdan talepte bulunamayacağı-
Takibe konu 10 adet bonodan ikisi dışındakilerin nakden kaydıyla düzenlendiği ve bonolarda, teminat amacıyla verildiklerine ilişkin kayıt bulunmadığı, takibe konu bonoların ödenmediği ve davalının elinde olduğu ve davacı kooperatifin takip konusu bonolardaki imzaları veya bonoların varlığını inkar etmemekte, sadece takip konusu bonoların teminat amacıyla verildiğini ileri sürdüğü anlaşıldığından ve takip konusu bonoların metninden, teminat amacıyla verildiklerine ilişkin bir kayıt bulunmadığına göre, bonoların teminat amacıyla verildiğini kanıtlama yükünün davacı kooperatife ait olduğu hususu gözden kaçırılarak ispat yükünün davalıda olduğundan bahisle menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-