Taraflar arasındaki menfi tespit davasının sonunda mahkemece, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında kötüniyet tazminatı yönünden çelişki yarattığı ve HUMK.nun 381/2. (HMK m.298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiği için kararın bozulması gerekeceği-
Menfi tespit davasında, somut olayda, İİK md. 72/V hükmüne göre, bedelleri ödendiği tespit edilen dava konusu bonolardan 2 tanesini icra takibine konu eden davalının takibe konu 2 adet bono yönünden icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğunun kabulü ile davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
İcra takibinden önce açılan menfi tespit davalarında yetkili mahkemenin genel yetki kurallarına göre belirleneceği-
Bedelsiz bonoyu takibe koyan davalı işverenin kötüniyetli olduğunun sabit olduğu, davacıların kötüniyet tazminatı istemlerinin kabulüne karar verileceği-
İcra Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararlar, bu mahkemenin dar yetkili mahkeme olması ve icra hukukuna yönelik karar vermesi sebebiyle ihalenin feshi ve istihkak dışındaki kararları genel yetkili mahkemelerde kesin hüküm teşkil etmediğinden davacının genel mahkemede menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olduğu-
Asıl dava olan menfi tespit davasında, davacı, yan dava konusu senedin teminat olarak davalıya verildiğini yazılı delille kanıtlayamamış; ancak dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduğundan, davacı tarafın davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, mahkemece, davalının savunmalarının değerlendirilmesi yönünden uyuşmazlık konusu ibraname altındaki imzanın davalının eli ürünü olup olmadığı ve ayrıca ibranamenin miktarına ilişkin kısımda tahrifat yapılıp yapılmadığının konusunda, Adli Tıp Kurumu'nca tespit yapılamadığı için, uzman kişilerden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kuruluna incelettirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Vade farkı faturalarında belirtilen alacaklara ilişkin olan temyizde, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun kararına göre, "vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme ya da teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcudiyetinin kanıtlanması gerekeceği; mal bedeline ilişkin faturaya vadesinde ödenmediği takdirde vade farkı uygulanacağına ilişkin şerh düşülmesi ve faturaya süresinde itiraz edilmemesinin vade farkı istenebilmesine olanak vermeyeceği-
Davalının elektrik abonesi olan davacı, aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davalıya karşı müteselsilen sorumlu olacağından, dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan Elektrik Tarifelerinin ilgili maddeleri uyarınca, davalının normal tüketim bedelinin aslından sorumlu olduğu, Yönetmelik gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi, bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davalının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davacı için gecikme zammı ve faizden muafiyeti sağlayacağı gözetilerek bilirkişiden rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekeceği-
Bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada, dava konusu bononun ihdas nedeni hanesinde “malen” ibaresi bulunması nedeniyle davalı vekili, bononun davacıların şahsi borçları nedeniyle düzenlendiğini belirterek bonodaki ihdas nedenini talil etmiş olup, bu durumda somut olay bakımından ispat yükü davalı yana geçmiş olacağı ve bu nedenle davalının bu yöndeki savunmasını yazılı delille kanıtlamakla yükümlü olması gerekeceği-