Davaya konu bononun davacı tarafından kiralanan araçla ilgili olarak davalıya teminat amacıyla verildiği hususu dosya içerisindeki deliller ile sabit olduğu- Mahkemenin bononun teminat olarak verilmiş olması nedeniyle davalının alacak ve zararını ispat yükümlülüğü içinde olduğu yönündeki kabulünün yerinde olduğu- Mahkemece araçtaki hasar nedeniyle meydana gelen maddi zararın ve tamir süresince aracın kiraya verilememesinden dolayı davalının uğradığı kazanç kaybının bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekili, ''davacı adına kimlik bilgilerinin kullanılmak suretiyle davalı bankadan kredi çekildiğini, sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığını, bu krediden dolayı 2 ay davacı maaşından kesinti yapıldığını, davalı bankaya yazılı ve sözlü müracaatlarına rağmen kesintiye devam edildiğini ileri sürerek, sahte evrakla çekilen bu krediden dolayı davacının ödediği miktarın iadesine, davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, davalı bankanın haksız eyleminden dolayı davalı lehine 5.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini'' talep ve dava etmiştir.- Mahkemece, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de somut olayda davacının kişilik haklarını ihlal edecek şekilde elem verici herhangi bir işlem bulunmadığından manevi tazminatın yasal koşullarının oluşmadığını, bu nedenle manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Borçlu olunmadığının tesbiti istemi-
Davanın icra takibine konu bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespitine ilişkin olduğu- Davaya konu bonoda davacının aval veren, davalının ise alacaklı lehtar konumunda bulunduğu- TTK'nın 702/2 maddesi uyarınca aval veren kişinin teminat altına aldığı borç 'şekle ait noksanlıktan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da' aval verenin taahhüdünün geçerli olduğu; bu nedenle davacı aval veren bedelsizlik iddiasında bulunamayacağından davanın bu nedenle reddi gerekirken kabulünün doğru görülmediği-
Menfi tespit davasında vekalet ücreti-
10.08.2012 tarihli çekin dördüncü ciranta tarafından davalı ... faktoring şirketine devri nedeniyle, FFK'nın 9/3. maddesi uyarınca kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, (keşideci), faktoring şirketinin kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini ispatlamadıkça, önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktoring şirketine karşı ileri süremeyeceğinden bu çekle ilgili davanın bu nedenle reddi gerekeceği-
İİK mad. 68'in son fıkrasına göre; borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunacağı ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminatın kalkacağı hüküm altına alındığından, takip dayanağı tazminatla ilgili genel mahkemede takip borçlusu tarafından alacak davası açılmış olup, tazminatın tahsilinin dava sonuna kadar erteleneceği, icra müdürlüğünce takibin tehiri yönündeki kararı doğru olduğundan, mahkemenin şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davanın, icra takibine konu bonodan kaynaklanan borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu- Davacıların bononun bedelsiz ve teminat olarak verildiğini yazılı delillerle ispatlaması gerektiği-. Bu nedenle mahkemece davalı alacaklı tarafından kabul edilen 30.000,00 TL ödeme dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-Ancak davacılar tarafından yapılan 30.000,00 TL’lik ödemenin takipten önce olması nedeniyle İİK 72/5 maddesi hükmü uyarınca ödeme yapılan 30.000,00 TL üzerinden davacılar lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlığın kambiyo senedi niteliğindeki bonoya dayalı icra takibinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu- Kambiyo senetleri TTK ’da düzenlenmiş olup TTK 4. ve 5. maddeleri uyarınca davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olması nedeniyle mahkemece 'görev dava şartının yokluğu' nedeniyle 'davanın usulden reddine' karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesinin doğru olmadığı-