Çekten kaynaklanan menfi tespit davasında, çeklerin davalılardan avans olarak verildiği kanıtlanamadığı gibi hamilin de ne şekilde kötü niyetli olduğu davada tartışılıp gerekçelendirilmemiş olup, davalı defterlerinde çekin kaydının bulunmamış olması veya davacı defterlerinde tek yanlı olarak düzenlenen avans kaydının olması çekin bedelsiz kaldığını göstermeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının iddiasının bu davadan önce bono lehdarına karşı açtığı davada bonoda yazılı meblağın 100.000.000.000 TL olduğunu kabul ederek davasını bedelsizlik ve daha sonra ödeme nedenine dayandırmış olması nedeniyle temyiz incelemesine konu davada davacının bu yeni iddiasının dinlenmesinin mümkün olmadığı, davacının çelişkili davranış yasağını ihlal etmiş olduğu-
Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun, bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engelin bulunmadığı, alacaklının elinde İİK.nun 68. maddesinde sayılan belgeler bulunmaması, borçlu hakkında başlattığı icra takibine, borçlunun itiraz etmek suretiyle takibi durdurması da borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını kabule yeterli olmayıp, bu halde dahi borçlunun borç tehdidi altında olup, bu nedenle de menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olduğu- Davanın konusuz kalması halinde davalının yargılama giderinden sorumlu tutulmaması için yeter ve zorunlu tek şartın davanın açılmasına sebebiyet verilmemesi olduğu, buna göre, mahkemece, tarafların haklılık durumuna ilişkin herhangi bir tespite yer verilmeden davalılar aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile ileri sürdüğü yeni istekler ıslah kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119 vd. maddelerinde düzenlenen dava açma prosedürüne ilişkin usuli şartları taşımaması nedeniyle ek dava olarak da kabul edilemeyeceğinden davacı tarafa menfi tespit davası açması için süre verilmesi ve bu davanın sonucuna göre tapu iptal ve tescil istekli eldeki davanın çözüme kavuşturulması gerekeceği-
Hakkında tedbir kararı verilen davalı-son hamilin kişisel defilerin varlığını bile bile TTK'nun 687/1. maddesi gereğince borçlu keşideci ve lehtar zararına çeki iktisap ettiği iddia edildiği ve taraf olarak davada yer aldığı yaklaşık ispat ölçüsünde taraf delillerinin değerlendirileceği tabi olup verilen tedbir kararının karşılıklı hak ve menfaat dengelerine uygun bulunduğu, yapılan itirazın yerinde olmadığı ve mevcut hukuki durumun korunmasının ileride telafisi imkansız zararların doğmasını önleyeceği gözetilerek, ihtiyati tedbir kararına yapılan itirazın reddinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediği-
Kira ilişkisine dayalı menfi tespit davasında, davalı, takip konusu bononun teminat olarak verildiğini kabul ettiğine göre, davacının takip konusu bono miktarı kadar borçlu olduğunu ispatlamak zorunda olduğu, davacı-borçlunun teminat kapsamında olan borçları hesaplanarak karar verilmesi gerektiği- Kiraya verenin, kiracının ödemesi gereken elektrik ve su borcunu ödemesi halinde kiracıdan isteyebileceği- "Dava konusu alacağın % 15'i tutarında teminat karşılığında menfi tespit davası sonuçlanıncaya kadar icra dairesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine" dair tedbir kararı verilmiş ise de, bu kararın infaz edilmediğinden, tazminat talebinin reddine gerektiği-
Zorlama altında keşide edildiği ceza mahkemesi kararı ile sabit olan bonodan dolayı borçsuzluk iddiasının (beyanın geçersizliğine ilişkin definin) sonraki hamillere karşı ileri sürülebileceği- Önceden menfi tespit davası açan borçlunun, icra takibinin kesinleşmesinden sonra, haciz sırasında, "borçlu olmadığı"na ilişkin iddialarını tutanağa geçirmek suretiyle ödeme taahhüdünde bulunmasının, bu taahhüdün, çekince (ihtirazi kayıt) ileri sürülerek ve cebri icra baskısı altında yapıldığı anlamına geleceği, yani, davacı keşidecinin ödeme taahhüdünde bulunmasının, borçlu olduğunun ikrarı olarak kabul edilemeyeceği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, şikâyete başvurulsa da takibin kesinleşmesinin engellenemediği ve ödeme yapılmaması hâlinde alacaklının, borçluya ait para, mal ve haklar üzerine haciz konulmasını isteyebileceği-
Menfi tespit davasında HMK'nun 209.maddesi uyarınca takibin durdurulması şeklinde bir ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve buna yönelen itirazın reddi usul ve yasaya aykırı olup, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince İİK'nun 72/3 maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesi gerektiği-
Senedin irade dışı ele geçirilerek fiili gerçeklere aykırı düzenlendiği iddialarına dayalı olarak açılan menfi tespit davasında davacının senetteki yazı ve imzaların sahte olarak düzenlendiği veya mevcut yazı veya imzalarda sahtecilik yapıldığına ilişkin bir iddiası olmadığından, davacı iddialarının özel düzenleme niteliğindeki HMK'nun 209.maddesi kapsamında imza ve yazıda sahtecilik olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı- İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddiaların istinaf aşamasında ileri sürülmesi mümkün olmadığından, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen İİK'nun 72/3.maddesi gereğince icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiği-
İmza inkarında yaklaşık ispata itibar edilerek ihtiyati tedbir kararı verildiğine göre, imzanın borçlu-davacıya ait çıkabileceği gözardı edilmemelidir, bu nedenle, menfi tespit davasının dava alacaklı lehine sonuçlandığı takdirde, tedbir nedeniyle alacağını geç almış alacaklı lehine yüzde yirmi tazminata hükmedileceği ve tazminatın öncelikle gösterilen teminattan karşılanacağı gözetilerek yüzde yirmi teminat alınması gerektiği-