İsbat yükünün kime düştüğünü belirten ve ilmi / kazai içtihatlarda benimsenen ölçütler – Evi terk ederken, “ziynetlerinin götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını” isbat edemeyen kadının, bunlarla birlikte evden ayrıldığını kabul etmenin hayatın olağan akışına uygun olacağı–
MK.6 uyarınca davacının idiasını isbat etmekle yükümlü olduğu, ancak bu kuralın mutlak olmadığı, toplumumuzun içinde bulunduğu ekonomik/sosyal durum nedeniyle bir kişinin parasını bankaya, dövize yatırarak ya da kendi işinde değerlendirerek, temerrüt faizinden daha fazla gelir elde edeceğinin bilinen bir gerçek olduğu, HUMK. 238 uyarınca maruf olayların ayrıca isbatına ihtiyaç bulunmadığı, bu nedenle “munzam zarar” (BK.105) davalarında, davacının fiilen uğradığı zararı ayrıca isbat etmesine gerek bulunmadığı-
Davacının, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, isbat yükü altında olduğu-
Karı koca arasında mevcut olan mal ayrılığı rejiminin, karı koca arasında Borçlar Kanunu kapsamında akdi ilişki kurulmasını önlemeyeceği- (Eşlerden birisi adına tapuda kayıtlı olan taşınmazın, gerçekte diğer eşin de katkısı ile satın alınmış olması halinde, katkı oranına göre katkıda bulunmuş olan eş lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği; davacının, taşınmazın belli bir payının kendi adına tescilini isteyemeyeceği)–
Borçlar Kanunu`nda karşılanması öngörülen geçmiş günler faizini geçen zararın ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların malum ve meşhur olarak kabulüyle kanıtlanmasının olanaklı olmayacağı, kanun koyucu götürü zarar karşılığı olan faizi yasama yetkisine dayanarak tespit etmişse enflasyonun belirlenen faiz oranından fazla olduğu gerekçesiyle daha yüksek oranlara mahkemece çıkarılmasının yetki tecavüzü olacağı-
Davacı üçüncü kişinin «malı ne suretle kazandığını» ve «hacizli malın borçlu elinde bulunmasını gerektiren fiili ve hukukî sebepleri» açıklayıp bunları isbat etmekle yükümlü bulunduğu–