Borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipoteklerin, daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engelleyeceği- Meskeniyet şikayetinden önce, aile mahkemesince ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi halinde, söz konusu ipotek, taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti ve eşin rızası alınmaması nedeniyle geçersiz olduğundan, anılan mahkemece kaldırılmış ipoteğin kaldırılmış olması nedeniyle meskeniyet iddiası nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde bulunmaya engel bir durum olmadığı-
İpotek akit tablosunda yer alan "...doğmuş ve doğacak tüm borçlarından ...teminatını teşkil etmek üzere ... ipotek tesis edilmiştir” şeklindeki kayıtlar nedeniyle, söz konusu ipoteğin, borçlunun kullandığı/kullanacağı her türlü kredinin teminatı olarak tesis edildiği ve dolayısıyla zorunlu ipotek olmadığı ve bankanın ipoteğin zirai kredi sözleşmesinden kaynaklandığını bildirmesinin sonuca etkisi bulunmadığı ve bu durumda söz konusu taşınmaz yönünden meskeniyet şikayetinin reddine karar verilmesi ve borçlunun geçinmesi için gerekli miktarın belirlenmesinde borçlu eşinin gelirleri de nazara alınmak suretiyle hesaplanma yapılması için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Paylı taşınmazlarda, her paydaşın (borçlunun) meskeniyet şikayetinde bulunma hakkı olduğu, iddianın, haczedilmezlik şikayetinde bulunan borçlunun (paydaşın) sosyal durumuna göre inceleme yapılıp paya isabet eden değerden, haline uygun bir mesken edinip edinemeyeceği araştırılarak sonuca gidilmesi gerektiği-
İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinin 1. fıkrasında; ”Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.” hükmünün yer aldığı, İİK’nun 82/1. maddesi anlamında haczedilmezliğin “devlet malları” ve “özel yasalarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar” için söz konusu olduğu- 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’ nda Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının mallarının ve gelirlerinin haczedilemeyeceğine ilişkin özel bir hüküm bulunmadığı, Bütçe Kanunu’nda sayılan genel ya da katma bütçeli daireler arasında yer almadığı görülmekle bu vakıfların mallarının haczedilebileceğinin kabulünün gerektiği-
İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi gereğince; borçlunun "haline münasip" evinin haczedilemeyeceği- Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirleneceği- Buradaki "aile" terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsadığı- İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınabileceği haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise, İİK'nun 82/3. maddesine göre satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılıp, kalanının hak sahiplerine ödenmesi gerekeceği- Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu unsurları içeren bir meskenin dışındaki yerlerin, maddede öngörülen amaca aykırı olacağı-Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmeyeceği-
İİK'nun 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığının gerektiği- Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle İİK'nun 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığının belirlenmesi gerekeceği-Taşınmazın usulüne uygun olarak haczedildiğinin kabulü için icra müdürlüğünce haciz kararı verilmesi yeterli olup, haczin geçerliliği ve tamamlanmış sayılması için ayrıca tapu siciline şerh verilmesinin zorunlu olmadığı-İİK’nun 106-110.maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığı belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak icra müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihinin esas alınması gerekeceği-
Şikayete konu haczin incelenmesinde; dava konusu taşınmaza alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğünce aynı gün haciz talebinin kabul edilmesiyle haciz konulduğu, haczin konulduğu tarih (02.03.2016 tarihi) itibariyle İİK'nun 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, ancak bu hacze ilişkin olarak alacaklı vekilinin 03.03.2017 tarihinde satış talep ettiği (satış avansının aynı gün yatırıldığı) buna göre 03.03.2017 tarihi itibariyle 1 yıllık sürede satış talep etmediğinin açık olduğu, böylece İİK'nun 110/1. maddesi gereği, taşınmaz üzerindeki işbu haczin şikayet tarihi olan 21.04.2017 tarihinden önce düştüğü; bu durumda, borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunmasında korunmaya değer bir hukuki yararının bulunmadığı-
İcra dosyasından fotokopi talebinde bulunan borçlunun bu tarih itibarıyla haciz işleminden haberdar olduğu ve bu tarihten itibaren yasal yedi günlük süreden sonra yapılan şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesi üzerine borçlunun taşınmazları üzerine haciz konulduğu, hacizlere yönelik olarak çiftçilikle geçimini sağladığından bahisle İİK 82/4. maddesi uyarınca haczedilmezlik şikayetinde bulunulduğu, borçlunun hacizlere yönelik haczedilmezlik şikayetinin derdest olduğunu ileri sürdüğü ve bu şikayet sonuçlanmadan taşınmazlara yeniden haciz konulmasının usulsüz olduğunu ileri sürerek icra müdürlüğünün kararının ve haczin kaldırılması talebinde bulunduğu, şikayetlerin derdest olmadığı dikkate alınarak istemin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Şikayete konu taşınmaz üzerindeki ipoteğe ilişkin resmi senette yer alan; “....Türkiye ... Bankası A.Ş. ile aramızda yapılmış ve yapılacak sözleşme taahhütleri gereği kullanmış ve kullanacak olduğum her türlü krediye karşılık ............ TL üzerinden teminat olarak ... bankaya teminat olarak 1. derecede, boş ve serbest dereceden istifade etmesi ... ipotek etmeyi kabul ediyorum...." şeklindeki ibarelerden anlaşılacağı üzere söz konusu ipoteğin davacı borçlunun kullandığı/kullanacağı her türlü kredinin teminatı olarak tesis edildiği ve zorunlu ipotek olmadığı görülmüş ise de; istinaf yoluna başvuran borçlu olup, bu hususun aleyhe bozma yasağı usul kuralı gereği, istinaf edenin sıfatı nedeniyle mahkemece re'sen dikkate alınamayacağı-