Meskeniyet şikayetinde; ipoteğin zorunlu ipotek olmadığı ve şikayetçinin haciz tarihi itibariyle bankaya kredi borcunun devam ettiği durumlarda, borçlunun konulan haciz dolayısıyla meskeniyet şikayetinde bulunma hakkı olmadığı- Zaten ipotek olarak gösterilen taşınmazın, her türlü borç için haczedilme ve paraya çevrilme konusunda riske atma iradesini borçlunun göstermiş sayıldığı-
Somut olayda, şikayete konu haczin incelenmesinde; alacaklı vekilinin 05.12.2019 tarihli talebi üzerine icra müdürlüğünce 05.12.2019 tarihinde haciz talebinin kabul edilmesiyle taşınmaza haciz konulduğu, haczin konulduğu tarih itibariyle uygulanması gereken İİK'nun 106. maddesi uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, ancak alacaklının satış isteme süresinin son günü olan 05.12.2020’ye kadar satış talep ettiğine yönelik dosya kapsamında bir bilgi bulunmadığı, buna göre 1 yıllık sürede satış talep edilmediğinden taşınmaz üzerindeki işbu haczin şikayet tarihi olan 07.12.2020 tarihi itibariyle düştüğü anlaşıldığı ve bu durumda, borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunmasında korunmaya değer bir hukuki yararı bulunmadığından o halde, mahkemece şikayetin bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken, borçlunun haciz sırasındaki beyanı nedeniyle meskeniyet hakkından vazgeçmiş sayılacağından bahisle reddine hükmolunmasının isabetsiz olduğu-
Karı koca olan borçlulara tercih hakları sorularak haline münasip ev olarak seçtikleri taşınmaz yönünden inceleme yapılarak borçluların kanunen bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kimler olduğu, bu kişiler adına kayıtlı taşınmaz bulunup bulunmadığı ve gelir durumları ile borçluların sosyal ve ekonomik durumu saptandıktan sonra borçluların bulunduğu yerden daha mütevazi semt veya semtlerde, daha mütevazi koşullarda haline münasip evin değerinin belirlenmesi için denetime elverişli, somut veriler içeren rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının, tüketici kredisi sözleşmesinden doğan borcu nedeniyle, maaş hesabına konulan blokenin kaldırılması ve kesilen bedelin iadesi istemiyle açmış olduğu davanın reddine karar verilmesinin gerektiği-
Şikâyete konu hesap borçlu belediyenin Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü nezdindeki emanet hesabı olup, banka hesabı gibi belediyenin tasarrufu ile açılan bir hesap olmadığından, borçlu belediye tarafından haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılmasından söz edilemeyeceği, borçlu belediyenin Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü nezdindeki emanet hesabında bulunan bu para vergi hükmünde olduğundan haczedilmezlik şikâyetinin kabulü gerektiği-
Meskeniyet şikayetine konu taşınmazın borçlunun haline münasip meskeni olduğunun açıkça belirtilse de, rapor içeriğinde borçlunun haline münasip alabileceği evin değeri 109.300,00-TL, taşınmazın değerinin ise 110.678,47-TL olarak belirtildiği, rapor içeriği ile sonuç kısmının kendi içinde çeliştiği ve bilirkişi raporunun bu haliyle hüküm kurmaya elverişli olmadığı-
Şikayete konu taşınmaz üzerinde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, zorunlu olmayan ipotek mevcut olduğu anlaşılmakla, borçlu meskeniyet şikayetinden vazgeçmiş sayılacağı-
İcra kasasındaki paranın şikâyetçinin talebi üzerine verilen tedbir ara kararı ile alacaklıya ödenmemesi halinde, borçlu temerrüde düşmüş olduğundan, alacağına kavuşamayan alacaklının temerrüt faizi isteyebileceği- "Alacaklının alacağına kavuşamamasının ihtiyati tedbir kararının uygulanmasından kaynaklandığı, haczedilen paranın icra dosyasına girmiş olmasının İİK hükümlerine göre borcun icra dosyasına ödenmesi aşamasının tamamlanması olduğu kadar TBK hükümlerine göre de geçerli ve sonuç doğuran bir ifa olduğu, haczedilmezlik şikâyetinde ihtiyati tedbir kararı alınmış ancak şikâyetin haklı bulunmayarak reddi üzerine icra hâkimince tazminata hükmedileceğine dair özel bir düzenleme de bulunmadığı, HMK 399'de tedbirin haksız çıkmış olmasının yaptırımı düzenlendiğine göre, bunun yerine yasal bir dayanağı bulunmaksızın tedbir nedeniyle paranın geç ödenmesinden dolayı temerrüt faizine hükmedilemeyeceği" görüşünün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Şikayete konu taşınmazda bulunan ipoteğin, TMK 893/1 gereğince satıştan doğan alacak için satılan taşınmaz üzerinde kurulan kanuni ipotek olduğu anlaşıldığından, mahkemece şikayetin İİK 82/2-1 gereğince reddi gerektiği-
Borçlu belediyeye ait taşınır ya da taşınmaz bir malın haczedilmezliği için o malın fiilen kamu hizmetinde kullanılmasının gerektiği- Hukuk bürosunda, koordinatör, belediye başkan yardımcısı odaları ve sekreter odasında bulunan bilgisayar ve ekipmanların kamu hizmetlerinin yürütülmesi için uygun ve zorunlu olduğu ve fiilen kamu hizmetinde kullanıldığının kabulü gerektiği-