Şikayete konu taşınmaz üzerindeki ipoteğe ilişkin resmi senette yer alan; “....Türkiye ... Bankası A.Ş. ile aramızda yapılmış ve yapılacak sözleşme taahhütleri gereği kullanmış ve kullanacak olduğum her türlü krediye karşılık 150.000,00 TL üzerinden teminat olarak ... bankaya teminat olarak 1. derecede, boş ve serbest dereceden istifade etmesi ... ipotek etmeyi kabul ediyorum...." şeklindeki ibarelerden anlaşılacağı üzere söz konusu ipoteğin davacı borçlunun kullandığı/kullanacağı her türlü kredinin teminatı olarak tesis edildiği ve zorunlu ipotek olmadığı görülmüş ise de; istinaf yoluna başvuran borçlu olup bu husus kamu düzenine ilişkin olmamakla mahkemece re'sen dikkate alınamayacağı-
Davacının meskeniyet iddiasıyla yaptığı haczedilmezlik şikayeti, ihalenin feshi davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra kabul edilmiş olup, cebri ihaleyle satışı mümkün olmayan çekişmeli taşınmaz, usulüne uygun işlemlerle yapılan ihale neticesinde satılmış olsa da, taşınmazın temlikinin yolsuz tescil niteliğinde olduğu, alıcının iyiniyet iddiasının dinlenemeyeceği ve tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiği- Davacının kardeşi olan ihale alıcısı davalının iyiniyetinden de söz edilemeyeceği-
Davanın ihbarına ve davaya müdahaleye usul hükümlerinin şikayet hakkında uygulanmayacağı- Meskeniyet şikayetinde bulunan borçlunun vefatı halinde, mirasçının kendisi ve ailesinin ihtiyacı nedeniyle bu yargılamaya devam edemeyeceği, icra mahkemesince şikayetin konusu kalmadığından vefat eden borçlu yönünden istemin reddine karar verilmesi gerektiği-
İpoteğin, takibin diğer borçlusunun kullandığı/kullanacağı her türlü kredinin teminatı olarak tesis edildiği ve dolayısıyla zorunlu ipotek olmadığı ve ve ipoteğe konu borcun şikayete konu haciz tarihinden önce ödenmemiş olduğu anlaşıldığından, meskeniyet şikayetinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipoteklerin, daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engelleyeceği- Şikayete konu taşınmaz üzerindeki ipoteğe ilişkin resmi senette yer alan " ...ciheti ne olursa olsun doğmuş ve doğacak tüm borçlarından ... TL'sine kadar olan miktarın teminatını teşkil etmek üzere......bankaya teminat olarak 1. derecede ve fekki bankadan bildirilinceye kadar ipotek etmeyi kabul ediyorum" şeklinde kayıtlar olduğu görülmekte ise de; borçlunun, ipoteğin haciz tarihinden önce fekkedilidiği iddiasında bulunduğu ve ipoteğin fekkedilmesine yönelik banka yazısının fotokopisinin sunulduğu görüldüğünden, haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenip ödenmediği tespit edilerek, meskeniyet şikayetine ilişkin karar verilmesi gerektiği-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, borçlunun benzer niteliklerde haline münasip bir mesken alabilmesi için gerekli miktarın 228.000,00 TL ile 410.000,00 TL arasında olduğu, yaklaşık 320.000,00 TL'ye haline münasip ev alabileceğinin belirlendiği ancak borçlunun daha mütevazi semtlerde alabileceği haline münasip ev değerinin net olarak belirtilmediği, dolayısı ile hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, bilirkişiden ek rapor aldırılarak borçlunun daha mütevazi semtlerde haline münasip evi alabileceği değerin açık, net ve tek rakam olarak belirtilen ilke ve kurallar gözetilerek tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, ipotek akit tablosu ve dayanağını oluşturan resmi senet de getirtilerek, ipoteğin borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipoteklerden olup olmadığı ve haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenip ödenmediği tespit edilerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği, yapılacak araştırmada zorunlu kurulan ipoteklerden olduğunun ya da ipoteğe konu borcun haciz tarihinden önce ödendiğinin tespit edilmesi halinde ise; bilirkişiler tarafından taşınmazın değeri 300.000 TL, borçlunun haline münasip olan evin değeri ise 200.000 TL olarak belirlenmiş olup, asıl olan borcun ödenmesi olduğundan, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu yerde veya o yere yakın yerde meskeninin bulunması zorunlu olmadığı için borçlunun ve alacaklının rapora itirazları da gözetilerek, borçlunun sosyal ve ekonomik durumuna uygun ve daha mütevazı niteliklere sahip yerlerde daha küçük haline münasip meskeni edinebileceği miktarın belirlenmesi gerekeceği, bu durumda yapılacak işin; bilirkişilerden ek rapor alınarak açıklandığı üzere, borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin belirlenmesi olduğu, o halde Bölge Adliye Mahkemesince, belirtilen tespitlerden sonra oluşacak sonuca göre borçlunun haline münasip ev alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın hak sahiplerine ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 82/12. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayetinin, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabi olduğu, bu sürenin öğrenme tarihinden başlayacağı, somut olayda, borçlunun, taşınmazları üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına yönelik olarak talebinin, mahkemece; şikayetin hacizleri öğrenme tarihine göre süresinde yapılmadığı gerekçesi ile reddine karar verildiği, her yeni haczin yeni bir şikayet hakkı doğuracağı ilkesi gereğince, mahkemece, davanın süresinde açılmadığından reddine karar verilen iki dosya yönünden; bu hacizler nedeniyle borçluya icra dosyalarından gönderilen 103 davetiyelerinin de bulunmadığı ve bu hacizlerin daha önce öğrenildiğine dair dosya içerisinde bir belge bulunmadığına göre, şikayetçinin yasal yedi günlük yasal süre içerisinde başvurduğunun kabulü gerekeceği-
İİK'nun 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığının gerektiği- Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle İİK'nun 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığının belirlenmesi gerekeceği- Şikayet tarihinden önce yukarıda belirtilen maddeler uyarınca haczin düşmüş olduğunun belirlenmesi halinde, şikayetin konusunun kalkmamış olacağı ve başvurunun fuzuli yapıldığının kabul edilmesi gerekeceği-
Meskeniyet ve haczedilmezlik şikayeti süresinde olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesinin bu konudaki kararının kesin nitelikte olduğu-