Haczedilmezlik şikayetinde bulunulan taşınmazın tapu kaydında bulunan ipoteğin niteliğini gösterir bilgi ve belgelerin (ipotek akit tabloları, kredi sözleşmeleri); ipotek alacaklısının takip dosyasına ve mahkemeye ipotekle ilgili sunduğu yazıların; ipoteğin haciz tarihi itibariyle mevcut olup olmadığının ve ipotek borcunun haciz tarihi itibariyle ödenip ödenmediğinin bankadan sorularak karar verilmesi gerektiği- 
Borçlunun şikayete konu meskende kimlerle beraber kaldığı ve yine bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bulunup bulunmadığı konusunda araştırma yapılmaksızın bilirkişi raporu alınarak haline münasip meskenin değerinin belirlendiği ve bilirkişi raporunda borçlunun haline uygun meskeni alabileceği semtin belirtilmediği anlaşıldığından mahkemece, borçlunun nüfus kaydı da getirtilerek, öncelikle kolluk marifetiyle bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bulunup bulunmadığı da  araştırılıp ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Adi ortaklığı oluşturan şirketlerden birisi olan borçlu şirketin borcundan dolayı, adi ortaklığın istihkak alacağı üzerine haciz konulamayacağı-
Tasarrufun iptali davasında şikayetçinin davanın tarafı olarak yer almadığı, tasarrufun iptaline yönelik kararın ancak davanın tarafları arasında hüküm ifade edeceğinden şikayetçi yönünden hukuki bir sonuç doğurmayacağı, anılan karara dayanılarak şikayetçinin taşınmazlarına haciz konulmasının usulsüz olduğu-
İcra memurunun takdir yetkisinin, İİK mad. 82 kapsamında malın haczi kabil olup olmadığı ile sınırlı olup, icra müdürünün bunun dışında, haczi istenen mal veya hakkın üçüncü kişiye ait olduğu gerekçesiyle haciz talebini reddetme yetkisi olmadığı- Üçüncü kişinin istihkak iddiasında bulunabileceği veya diğer haciz alacaklısının, ilerde yapılacak sıra cetveline itiraz veya şikayet niteliğindeki başvurularında hacze iştirakın geçerli olmadığının ileri sürülebileceği-
Üçüncü kişinin finansal kiralamaya konu mallara yönelik yaptığı haczedilmezlik şikayetinin öğrenme tarihinden itibaren yedi günlük süreye tabi olduğu-
Asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunması zorunlu olmadığından, borçlunun daha mütevazi semtlerinde edinebileceği haline münasip meskenin değerinin belirlenmesi gerektiği, başka mahkeme tarafından yapılan keşif icrası ile alınan bilirkişi raporuna dayanılmasının da isabetsiz olduğu-
Bozma ile kesinleşen hususların yeniden temyiz sebebi yapılmasına usul hükümlerinin elvermediği- Haczin kesinleşmesinden iki (şimdi; bir) yıllık süre içerisinde satış istenmediği taktirde haczin düştüğünün kabulü gerektiğinden şikayetin konusuz kaldığı-
Adi ortaklıklarda, ortakların borçlarından dolayı takip yapılması halinde, ortağın ancak kar payı veya tasfiye payına haciz konulması mümkün olup, tüzel kişiliği bulunmayan ortaklığa ait bir mal veya alacak üzerine haciz konulamayacağı, bu hükümlere aykırı olarak davranılması halinde bu hususun, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabileceği-
Borçlu belediyenin aracına haciz konulduğu, bunun üzerine borçlunun icra mahkemesine başvurarak haczin kaldırılması talebinde bulunduğunda; dosya içinde aracın trafik kaydının bulunmadığı, mahkemece araç üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, sadece aracın fiilen ne amaçla kullanıldığının belediyeden sorulduğu, gelen yazı cevabı doğrultusunda şikayete konu edilen aracın fiilen kamu hizmetinde kullanıldığından bahisle şikayetin kabul edildiği anlaşılmış olup; mahkemece, aracın trafik kayıtları getirtilerek araç üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle hacizli aracın kamu hizmetinin yürütülmesi için uygun ve zorunlu olup olmadığı ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılıp kullanılmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-