Mahcuzun değeri, borçlunun haline münasip evin değerinden az olduğundan mahkemece şikayetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
K. takdirine itirazla birlikte meskeniyet şikayeti de yapıldığından meskeniyet şikayetine de yetecek avansın yatırılıp yatırılmadığının araştırılması gerektiği- Borçlunun şikayet dilekçesinde kıymet takdir raporuna itiraz ettiği taşınmazlardan biri, aynı zamanda meskeniyet şikayetinde bulunduğu taşınmaz olup, mahkemece her iki şikayet konusunun da aynı dosyada çözümlenmesi ve borçludan alınacak tek bir gider avansı ile yapılacak keşifte her iki şikayet konusuna ilişkin olarak da tek rapor alınabilecek olması karşısında, mahkemenin tefrik kararının usul ekonomisi ilkesi gereğince hatalı olduğu-
Takibin murisin ölümünden sonra başlatıldığı anlaşıldığından, alacaklı vekili tarafından, ek takip talebi düzenlenerek, takibin usulünce mirasçılara yöneltilmesinin istenmesi gerekirken, bu hususun yerine getirilmediğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi halinde mahkemenin artık bu uyma kararı ile bağlı olduğu-
Şikayetin kabulüne karar verildiği halde, vekille temsil edilen borçlu şirket lehine, vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve yargılama giderinin borçlu üzerinde bırakılmasının doğru olmadığı-
Aracı haciz konulduktan sonra satın alan şikayetçinin, "süresinde satış istenmemesi nedeniyle haczin düştüğü" gerekçesiyle "haciz kaydının iptalini" istemekte hukuki yararının bulunduğu, mahkemece, "şikayetçi 3. kişinin icra takibinde taraf olmadığı, aracın sahibi veya alacaklı olmadığı" gerekçesi şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İcra mahkemesi kararlarının birbirleri için bağlayıcı olduğu- Daha önce dosya hesabına ilişkin bir icra mahkemesi kararı olması halinde o mahkemece yaptırılan tarih ve hesap miktarı esas alınarak sonrası için hesaplama yapılması gerektiği-
Borçlunun ölümü halinde, İİK. mad. 53 uyarınca; alacaklı tarafından takibin mirasçılara yöneltilmesi ve bu konuda muhtıra tebliğinden sonra, mirasçılar haczin kendilerine tebliğ tarihinden ya da öğrenmeleri halinde bu tarihten itibaren yedi günlük sürede kendi adlarına haczedilmezlik şikayetinde bulunabileceği- Borçlunun vefatı nedeniyle muris yönünden haczedilmezlik şikayetinin konusu kalmadığından, mahkemece istemin reddi gerektiği-
Mahkemece, HMK'nun 297. maddesi gereğince, öncelikle borçlunun usulsüz tebligata yönelik talepleri de incelenerek, tebligatın usulsüz olduğunun belirlenmesi ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi hükmü gözetilerek tebliğ tarihinin düzeltilmesi halinde, hesap kat ihtarı tebligatının usulsüz olduğuna yönelik şikayeti ile buna bağlı itiraz nedenlerinin incelenmesi suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Yerel mahkemece ihtiyati tedbir kararının HMK’nun 209. maddesi kapsamında verildiği, menfi tespit davasının reddine ilişkin hükümde, HMK'nun 397/2. maddesi kapsamında ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin bir hususun belirtilmediğinin anlaşıldığı, yerel mahkemece HMK’nun 209. maddesi belirtildiği için “mahkememizce bu konuda karar verilinceye kadar” şeklindeki ibareden, hükmün kesinleşmesine kadar senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağının anlaşılması gerektiği-