Mahkemenin, itirazın kaldırılması isteminin reddine dair vermiş olduğu kararın iki davalı yönünden kesinleştiği anlaşıldığından, mahkemenin kararı, borçlulardan sadece kollektif şirket aleyhine bozulmuş olmakla, bozma sonrası yapılan yargılamada verilen hükmün, sadece kollektif şirkete ilişkin olduğunun kabulü gerekeceği-
Bozmaya uyma kararı ile bozma yararına olan taraf için usule ilişkin kazanılmış hak doğmuş olacağı- Mahkemenin, takibin iptaline dair vermiş olduğu kararın esası yönünden temyiz incelemesi yapılmaksızın usul noktasında yasaya aykırı hüküm tesis edildiği-
Şikayetçi borçlunun dilekçesindeki istemleri dikkate alınarak, infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve anlaşılır bir biçimde ve yasanın aradığı nitelikleri haiz bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, taraflar gelmese bile işin esası incelenerek gereken kararın verilmesi yerine İİK'nun 18/son maddesindeki yasal düzenlemeye rağmen HMK'nun 150. maddesi uygulanarak "dosyanın işlemden kaldırılması", daha sonra da "davanın açılmamış sayılması" yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu- Vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılmasının zorunlu olduğu-
Borçlu geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olsa dahi, dosyanın işlemden kaldırılmasına ve daha sonra da davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği, o halde mahkemece, taraflar gelmeseler bile inceleme yapılarak şikayetin sonuçlandırılması gerekirken, olayda uygulama yeri olmayan HMK’nun 150/6. maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Usulsüz tebligat şikayet davasında tebligatın tebliğ tarihini düzeltilmesi ile yetinilmesi gerektiği, "hacizlerin kaldırılması"na da karar verilemeyeceği, hacizlerin kaldırılması hususunun icra müdürlüğünce değerlendirileceği- İlk derece mahkemesince kanunun olaya uygulanmasında hata yapıldığı gerekçesiyle, bölge adliye mahkemesince, istinaf isteminin kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken; sadece, hüküm fıkrasında yer alan hacizlerin kaldırılmasına ilişkin hükmün tamamen çıkarılması suretiyle verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının hatalı olduğu-
Alacaklıların sıfatı nazara alınarak aleyhe bozma yasağı nedeni ile şikayetçi borçlulardan 5866.66 TL talep edilebileceğinden, icra emrinin bu miktarı aşan kısmı için kısmen iptaline karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılması için istenen miktar, HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil ikamesi için avans niteliğinde olup bu avansın verilen kesin sürede yatırılmamasının hukuki sonucunun, delile dayanan tarafın delilden vazgeçmiş sayılması olduğu-
Mahkemece, tensip ara kararı ile istenen avansın bilirkişi ücretine ilişkin olduğu belirtildiğinden, anılan avans, delil ikamesi avansı niteliğinde olup, HMK'nun 324. maddesine göre, bu avansın süresinde yatırılmamasının hukuki sonucunun, delile dayanan tarafın delilden vazgeçmiş sayılması olduğu, mahkemece, istenen masrafın gider avansı olarak adlandırılmasının, onun delil ikamesi için avans olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği, o halde, mahkemece işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile delil ikamesi avansının gider avansı olarak nitelendirilip verilen kesin sürede yatırılmaması üzerine dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlu geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olsa dahi, dosyanın işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği-