Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için 3. kişinin açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının kabul edilip kesinleşmesi halinde bile bu durumun, haciz tarihindeki mülkiyet durumuna etkisi olmayacağı-. Tescil kararı hacizden sonra verildiğinden ve tapudaki hacizlerin kaldırılması yönünde bir hüküm taşımadığından, "haczin kaldırılması istemi"nin 3. kişinin genel mahkemede açacağı davada tartışılabileceği, icra mahkemesince bu konuda yapılan şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, tescil davasının sonucu beklenip, "istihkak davası" şeklinde nitelendirme yapılarak şikayetin kabulü ile "haczin kaldırılması" yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- 
Hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, o nedenle sınırlı yetkili İcra Mahkemesi'nce ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenemeyeceği-
Yabancı alacaklının Türkiye’de icra takibi yapabilmesi için teminat gösterme yükümlülüğünün istisnasının alacaklının tabiyetinde bulunduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyetin bulunması olduğu-
HMK.’nun tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı, haczedilmezlik şikayetinin ve şikayetçi vekiline keşif avansını yatırması için usulüne uygun tebligatın HUMK döneminde yapıldığı, ayrıca bu tebligatın usulsüzlüğüne yönelik bir iddia da bulunmadığına anlaşıldığından, mahkemece "tebligatın usulsüzlüğü" re'sen ele alınacak ve incelenecek bir husus da olmadığından, hakim tarafından aynı konuda ikinci kez verilen sürenin kesin olmasından dolayı şikayetçinin, dayanağı keşif delilinden vazgeçmiş sayılacağı ve bu durumda, şikayetçi tarafından kesin süreye uymaması nedeni ile alacaklı taraf yararına HUMK. yürürlükte iken usuli kazanılmış hak doğmuş olacağı, artık üçüncü kez 6100 s. HMK. hükümlerine göre verilen kesin sürenin sonuç doğurmayacağı ve zamanında kesin mehlin gereği yerine getirilmediğinden mahkeme karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK. mad. 94/3 gereğince işin esasına girilmeden istemin reddi gerekeceği-
Birinci sıra alacaklısına dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir meşruhatlı davetiye tebliğ edilmeden (taraf teşkili sağlanmadan) sıra cetveline ilişkin uyuşmazlıkta karar verilmesinin hatalı olduğu- Sıra cetvelinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde alacaklının ilgililer aleyhine şikayette bulunmasının mümkün olduğu-
Temyize konu mahkeme kararında, yalnızca "şikayetin kabulüne" denilmekle yetinilmiş olup; şikayet nedenleri ve sonuçları hakkında anlaşılabilir nitelikte, tereddütsüz infazı mümkün bir hüküm fıkrasının oluşturulmasının gerekeceği-
İcra dairesine ödenen tahsil, başvuru ve vekalete harcının bankaya iadesi nedeniyle açılan davanın 'adli yargı yerinde' çözümleneceği-
Aynı konuda genel mahkemede açılan menfi tespit davasının, icra takip hukukunun kendisine özgü şekli yapısı nedeniyle ve alacaklının alacağına biran önce kavuşmasını engelleyici niteliği dolayısıyla, görülmekte olan şikayet bakımından bekletici mesele olarak da kabul edilemeyeceği-
Uygulamada HMK'daki hükümlerin açıkça bir yollama yapmadıkça İİK'da uygulanmayacağı-
"Takibin durdurulması işleminin iptali" isteminin evrak üzerinde incelenemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünde duruşma açılarak taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Takip talebine eklenen kredi sözleşmelerinden bir kısmının, 5411 s. Bankacılık Kanunu’nun 138/4. maddesinde sözü edilen, 26.12.2003 tarihinden sonrasına ait olduğu da dikkate alındığında, bu hususta araştırma yapılarak gerekirse sözleşme ve ödemeler incelenerek 26/12/2003 tarihinden önce kullandırılan kredilerin takibe konu alacakla bir ilgisinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesinin gerekeceği-