Davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtay'ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek olmadığı-
Miras bırakan dava konusu bağımsız bölümü davalı oğluna ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği, mirasbırakanın dava konusu olmayan taşınmazdaki paylarını eşit olarak çocukları olan taraflara devrettiği, davalının da miras bırakanın her türlü ihtiyacını gidermek suretiyle baktığı tanık ifadeleri ile sabittir. Bu durum da ölünceye kadar bakım akdiyle devredilen taşınmazın temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Miras bırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile çekişmeli 30 parsel sayılı taşınmazı davalıya temlik ettiği, yapılan temliki işlemin gerçek bakım karşılığı olup, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı işlem yapılmadığı saptanmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizliğin olmadığı-
Hile olgusunun varlığı ve davacının ne şekilde hileye düşürüldüğüne ilişkin olgular tanık dahil her türlü kanıtla ispatlanabilir ise de, feragatin bağlandığı iddia edilen hukuki olguların kendi ispat kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekeceği-
Derdestlik nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Her bir mirasçının kendi hakkı yönünden üçüncü kişi sıfatıyla miras payı oranında tapu iptali-tescil isteğinde bulunabilmesine olanak vardır. Mahkemece, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, yazılı biçimde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış aktinin muvazaalı, gizli bağış sözleşmesinin ise yasada öngörülen biçim koşulunu taşımadığını, ileri sürerek dava açabilecekleri- Buradaki en önemli hususun murisin işlemi mirasçılarını aldatmak amacıyla yaptığı; aldatılmak istenen tüm mirasçıların muvazaalı işlem dışında kalan ve zararlarına işlem yapılan 3. kişi durumunda oldukları; muris muvazaasına dayalı davalarda dava konusu hak halefiyet yoluyla muristen geçmesine rağmen dava açma hakkı halefiyete dayanmayıp aleyhine haksız fiil işlenen mirasçının kendisine ait olduğu; bu tür olaylarda murisin iradesi ile mirasçının yararının çatıştığı; mirasçının burada murisin istediği bir davayı değil murisin iradesine karşı bir dava açtığı- Tüm bu nedenlerle; dava açan mirasçı ya da mirasçılar tereke elbirliği mülkiyetinde dahil olsa dahi pay oranında istekte bulunabilirler ve TMK 701 vd. maddelerinin uygulanması zorunluluğu yoktur.
Murisin vasiyetname ve miras mukavelesi şeklinde yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruflar ile bağış gibi (Somut olayda gerçekleştiği gibi) sağlar arası tasarrufları Türk Medeni Kanunun 560 ila 571. maddeleri arasında öngörülen tenkis davasına konu edileceği-
Dosya içeriğine göre murisin tüm mirasçılarına kazandırmalarda bulunup, gerçek amacının mirasçılarından mal kaçırmak olmayıp mal varlığını mirasçıları arasında paylaştırmak olduğu görüldüğünden, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve  pay oranında tescil isteğine ilişkin davanın reddi gerektiği; bir kısım mirasçıların kabul beyanlarının da, miras bırakanın temlik tarihindeki asıl amacını ve bu yönde gerçekleşen iradesini ortadan kaldırmayacağı-
«Muris muvazaası» sebebine dayalı iptal davalarının her zaman açılabileceği (Bu davalarda, «zamanaşımı» ya da «hak düşürücü» sürenin söz konusu olmadığı -