Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında; ilk temlik kendisine yapılan yargılama aşamasında öldüğünden, bu durumda dava dışı mirasçılarının davaya dahil edilmeleri gerekeceği, temlikin muvazaalı olduğu saptandığına göre; davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu-
Miras bırakanın davayı açan mirasçıları dışında dava dışı mirasçılarının da bulunduğu sabittir. Hal böyle olunca, davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK.'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek esas hakkında hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-Öte yandan, murisin sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması halinde mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden, olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İ.ları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı-Somut olayda, murisin, dava dışı mirasçıları da dahil olmak üzere tüm mirasçılarına sağlığında mal ya da başka bir hak kazandırıp kazandırmadığı, kazandırmış ise bu kazandırmalarda hak dengesini gözetip gözetmediği yeterince araştırılmamış; davacıya verdiği savunulan bir kısım taşınmazların kayıtlarının da dosyaya getirtilmediği-
Tapu memurluğu huzurunda düzenlenen 16.02.1979 tarihli hibe senedine konu taşınmaz hakkında Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca muris muvazaasından söz etmenin imkansız olduğu, bu senedin de tapulamada, hangi parsele uyduğunun yöntemine uygun biçimde belirlenerek senedin uyduğu belirlenen taşınmaz yönünden davanın reddinin gerekeceği-
Diğer mirasçıların miras haklarını ortadan kaldırmaya yönelik olarak miras bırakan ile muvazaalı biçimde işlem yapan davalının dava açılmasına sebebiyet vermediğinden söz etme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, harç ve yargılama masraflarının davalı üzerinde bırakılması ve davada vekille temsil edilen davacı yararına vekâlet ücreti tayini gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Her bir mirasçı kendi hakkı yönünden üçüncü kişi sıfatıyla miras payı oranında tapu iptali-tescil isteğinde bulunabilir. Bu durumda, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Görülen tenkis davasında, davacı dava dilekçesinde belirttiği bedelin faizi ile davalıdan tahsilini istemiş olmasına rağmen faiz konusunda bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
Aktiften borçların indirilmesinin net terekeyi oluşturacağı, tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekeceği-
Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, miras bırakan tarafından, davacılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak çekişme konusu taşınmazların davalıya temlik edildiği belirlenmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik olmadığı, ancak, miras bırakanın, 07.06.2009 tarihinde öldüğü, geriye davacılar ile davalı, miras bırakandan sonra ölen mirasbırakanın eşinin kaldığı, bu durumda terekenin 40 pay kabul edilerek davacılar bir kısmı için 9/40 oranında, diğer davacı için 4/40 pay oranında iptal ve tescile karar verilmesi, bakiye payın davalı üzerinde bırakılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde TMK.nun 564. maddesindeki tercih hakkının gündeme geleceği, böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanmasının söz konusu olamayacağı, daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmayacağı, o zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değerinin belirlenmesinin ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmesi gerekeceği-