Görülen tenkis davasında, davacı dava dilekçesinde belirttiği bedelin faizi ile davalıdan tahsilini istemiş olmasına rağmen faiz konusunda bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
Aktiften borçların indirilmesinin net terekeyi oluşturacağı, tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekeceği-
Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, miras bırakan tarafından, davacılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak çekişme konusu taşınmazların davalıya temlik edildiği belirlenmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik olmadığı, ancak, miras bırakanın, 07.06.2009 tarihinde öldüğü, geriye davacılar ile davalı, miras bırakandan sonra ölen mirasbırakanın eşinin kaldığı, bu durumda terekenin 40 pay kabul edilerek davacılar bir kısmı için 9/40 oranında, diğer davacı için 4/40 pay oranında iptal ve tescile karar verilmesi, bakiye payın davalı üzerinde bırakılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde TMK.nun 564. maddesindeki tercih hakkının gündeme geleceği, böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanmasının söz konusu olamayacağı, daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmayacağı, o zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değerinin belirlenmesinin ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaasından söz edebilmek için öncelikle temlikte bulunan kişinin, temlik tarihinden sonra ölmüş olmasının ve adına kayıtlı tapulu bir taşınmazını tapuda görünüşte satış, gerçekte bağış olarak temlik etmesinin gerekeceği, olayımızda tapuda temlik edenin halen sağ olduğu, dolayısıyla muris muvazaasına dayalı davanın dinlenme olanağının olmadığı, taraf muvazaasına gelince; davacının resmi temlikin tarafı olmadığı, kaldı ki taraf muvazaasının aynı güçte yazılı delille ispatının gerekeceği-
6100 sayılı HMK'nun 324. maddesi uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken olayda uygulama yeri bulunmayan 6100 sayılı Yasa'nın 114/g, 115/2 ve 120/2 maddelerinden söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, esasen, mahkemece öngörülen giderlerin verilen kesin süre içerisinde yatırıldığı, başka bir ifadeyle karar gereğinin süresi içerisinde yerine getirildiği görülmekte olup, aksi yöndeki değerlendirmenin de isabetsiz olduğu-
Tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak işin, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkân tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmak olacağı-
04.05.2007 tarihinde TMK'nun 506. maddesinin "kardeşlerden her birinin yasal miras payının 1/8'i oranında saklı payı olduğu" düzenlemesi yürürlükten kaldırılmış olup, kardeşlerin saklı payının bulunmadığı-
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşulun; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarının zedelenmiş olması olduğu, saklı payların zedelendiğinden söz edilmesinin ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkün olduğu, terekenin miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mal varlığı ile (iadeye) denkleştirmeye (TMK.Md.669) ve tenkise tabi (TMK.md.514,565 ) olarak yaptığı kazandırmalar olduğu, bunların terekenin aktifini oluşturacağı-
Dava, ehliyetsizlik olmadığı takdirde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Ehliyetsizlik yönünden istek pay oranında olmadığına göre mahkemece öncelikle ehliyetsizlik iddiasının değerlendirilmesi gerekeceğine kuşku yoktur. Hal böyle olunca, tüm dava dışı mirasçılara tebligat çıkartılarak davanın görülebilirlik koşulunun tamamlanmasından sonra tereke temsilci huzuruyla davanın yürütülerek ehliyetsizlik iddiası konusunda bir karar verilerek sonucuna göre diğer taleplerin neticelendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-