Zaman geçmekle veya kabulle geçerli hale gelmesi mümkün olmayan bir muvazaalı işlemde her zaman için kaydın temelinin yolsuz olması nedeniyle iptal isteminde bulunulmasının, bundan zarar gören kimsenin yasal hakkı olduğu- Süre geçmekle muvazaalı işlemin taraflarının kazanılmış her hangi bir haklarından söz edilemeyeceği ve davacıların miras bırakanın ölümünden itibaren uzun süre dava açmamış olmaları ve taşınmazın değer kazanması nedeniyle dava açmış bulunmalarının, TMK. 2'ye uygun düşmeyeceği yönündeki görüşün isabetsiz olduğu-
Tasarruf edilebilir kısım ve saklı paya elatma olup olmadığının, terekenin bütün olarak ölüm tarihine göre tespit edilmesiyle mümkün olacağı-
İki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer tarafın seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebileceği-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir. Terekeye temsilci atanmıştır. Yalnız bu temsilci davayı takip etmesi için avukata yetkiyi verirken tereke temsilcisi sıfatıyla değil şahsı adına vermiştir. Bu durumda yetkisiz vekil aracılığıyla davanın sürdürülmesi mümkün olmayacağından, tereke temsilcisine bu yetkiyi vermesi konusunda uyarılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken anılan hususun göz ardı edilerek yetkisiz vekil vasıtasıyla davanın sürdürülerek esas hakkında karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Dava konusu taşınmazlarda davacıların miras payına karşılık gelen değer üzerinden harç, yargılama gideri ve yargılama giderinden sayılan avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken; bütün taşınmazların toplam değeri üzerinden harç, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin hesaplanmasının doğru olmadığı her davalının kendisine devredilen eldeki davada iptal veya tazminata konu olan taşınmaz bakımından sorumlu tutulması gerekirken tüm taşınmazların toplam değeri üzerinden davalıların eşit miktarda sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Muvazaa ile ilgili davaların genel mahkemelerde görülmesi gerekip aile mahkemelerinin görev alanı dışında kaldığı-
Çekişme konusu parseller bakımından miras bırakanın temlik ettiği paylar yönünden davacının miras payı oranında iptal-tescile karar verilmesi gerekirken, taşınmazların tamamı üzerinden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değerinin belirlenmesi ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Nispi muvazaada görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Mirasbırakanın tam maliki olduğu on beş parça taşınmazı 05.08.1983 tarihinde davalı oğullarına 1/2 'şer paylı olmak üzere aslında bağış olmasına karşın satış biçiminde temlik ettiği satış sırasında gösterilen bedellerle taşınmazların gerçek değerleri arasında açık fark bulunduğu, miras bırakanın satma ihtiyacını gösteren makul bir neden bulunmadığı halde malvarlığını elden çıkardığı,davacının kız çocuğu olduğu ve ilk temlikten sonra 527 parseldeki 1/2 payın dava dışı G..A.Ş.'ne 1135 parselin ise davalı Y.'a devredildiği anlaşılmakla 527 ve 1135 parsel dışındaki taşınmazlar bakımından pay oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekeceği-