Muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından ve yolsuz tescil niteliğinde olduğundan, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği-
6100 Sayılı HMK'nin 184/2. maddesi hükmü gereğince tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra aynı kanunun 186. maddesi gereğince taraflara son söz hakkı verilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Her bir davalı bakımından temlike konu taşınmazların dava dilekçesinde belirlenen ve itiraza uğramayan harçlandırılmış değeri üzerinden ayrı ayrı avukatlık ücreti tayin ve taktir edilmesi ve buna göre ayrı ayrı yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaları, sadece kendilerine temlik edilen taşınmazlar bakımından keşfen belirlenen dava tarihindeki değerleri üzerinden ayrı ayrı karar ve ilam harcı tayin ve takdiri gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda, dava değerinin çekişme konusu taşınmazın tümünün değeri üzerinden dava açan mirasçıların payına isabet eden miktar olacağı, taşınmazın tümünün değerinden davacıların miras paylarına isabet eden değer üzerinden harç ve vekalet ücretinin hüküm altına alınması gerektiği-
Miras bırakanın dava konusu taşınmazı temlik ettiği ve taşınmazın davalıya aracı kullanılmak suretiyle bedelsiz devredildiği, her ne kadar davalı 2. el konumunda ise de miras bırakanın gelini olması nedeni ile muvazaalı işlemi bilebilecek durumda olduğundan taşınmaz devrinin mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğu-
Miras bırakanın sağlığında davalı gelini ile birlikte dava konusu 2684 parsel sayılı taşınmazda yer alan aynı avlu içinde farklı evlerde hayatını idame ettirdiği ve kanser hastası olması sebebiyle davalının; kayın babası olan miras bırakanın gerekli her türlü tedavisi ile ilgilendiği, tüm sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşıladığı ve murise hayatı boyunca bir evladın ebeveynine bakmakla ve göstermekle yükümlü olduğu şartların fevkinde ilgisini ve hizmetini esirgemediği, temlik tarihinde 82 yaşında olan miras bırakanın, bundan 3-4 ay önce ... Hastanesinde dış kulakta tümoral kitle nedeniyle tedavi gördüğü ve operasyon geçirdiği, davalı gelinin bu süreçte refakatçi olarak sürekli miras bırakanın yanında onun bakımını sağladığı, hatta taburcu olduktan sonra dahi ona bakıp altından pisliğini temizlediği tanık anlatımlarından sabit olduğu, miras bırakanın eşinin de yargılama sırasında öldüğü, bu nedenle, miras bırakanın gerek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasında fahiş fark var ise de, bu hususun tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı sonucuna varılması gerektiği-
Miras bırakan, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı-
Tenkis davası açma hakkının, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşeceği-
Akitte gösterilen bedel ile temlik tarihi itibariyle saptanan bedel arasındaki aşırı oransızlığın muvazaayı kanıtlayan diğer bir olgu olduğu-
MK. 560. maddesi gereği saklı paylarının karşılığını alamayan mirascıların, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebileceği, miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmaların tenkise tabi olduğu, bu dava da murisin davalı lehine düzenlediği vasiyetname ile davacının saklı pay kurallarının ihlal edildiği kabul edilerek hüküm kurmaya yeterli, gerekçeli, denetime elverişli bilirkişi raporları nazara alınarak davacının tenkis talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olduğu-