Taşınmazın devrinden 12 yıl sonra açılan davanın hakkın kötüye kullanılması sayılacağı gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği; "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri- muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği- başka bir anlatımla muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zaman geçmesi ile görünürdeki batıl işlemin geçerli hale gelmeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğiyle eldeki davanın terditli olarak açıldığı belirlendiğine ve davacının terditli isteği olan tenkis isteği yönünden de dava kabul edildiğine göre, artık, tapu iptal ve tescil isteğinin reddedilmiş olması nedeniyle davacının davasında haksız olduğu söylenemeyeceğinden, mahkemece, davalı taraf lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, tasarrufa konu taşınmazların sabit tenkis oranında bölünüp bölünemeyeceği hususunda bir araştırma yapılmadığı gibi, sabit tenkis oranı belirlendikten sonra davalı tarafa yöneltilmesi gereken tercih hakkı, davacı tarafa yöneltilmiştir. Yine tenkis oranı belirlendikten sonra bilirkişi eliyle taşınmazların karar tarihindeki değerleri de tespit edilmemiştir. Noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği;bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu; gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulmasının genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı; bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk arz ettiği-
Mahkemece öncelikle miras bırakanın "net tereke" hesabı yapılıp sonra sabit tenkis oranı belirlenmesi için uzman bilirkişiden ayrıntılı rapor alınarak, sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumu olup; bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkının da olamayacağı; mülkiyetin bir bütün olarak ortaklardan tümüne ait olduğu; başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklığına sahip oldukları; değinilen mülkiyet türünde maliklerin, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortak oldukları- Somut olayda, elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyetin söz konusu olduğu, dava dışı ortakların bulunmadığı; hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulmasının doğru olmayacağı-
Muvazaa hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değerinin, davayı açan mirasçının payına isabet eden değer olduğu ve bu değer üzerinden harç ve vekalet ücretinin hüküm altına alınması gerektiği-
Satış vaadi sözleşmesine ve muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin tazmini, bu da mümkün olmadığı takdirde sözleşmede kararlaştırılan bedelin güncel değerinin tazmini isteğine ilişkin davada davalı Mualla Cerit anılan satış vaadi sözleşmesinin tarafı değildir ve bu sözleşmeye konu olan taşınmazlarda satış vaadi sözleşmesine konu diğer bir kısım davalıların paylarını satın almadan önce de paylı maliktir. Mahkemece sadece satış vaadi sözleşmesine konu olan payın iptali ve tesciline karar vermekle yetinilmesi gerekirken davalı tapu maliki Mualla Cerit’in miras yoluyla edindiği ve satış vaadi sözleşmesine konu olmayan payının da iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi bozmayı gerektireceği-
Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'ndan 2659 sayılı yasanının 7 ve 16. maddeleri gereğince murisin ölünceye kadar bakma sözleşmesinin tanzim edildiği tarihte fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınması, tüm delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması gerekeceği-
Dava, tenkis isteğine ilişkindir. Miras bırakanın temlik dışı terekesinin tespiti bakımından mahkemece yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunca da yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre tenkis hesabı yapılmış değildir. Bu nedenlerle hükmün bozulması gerekeceği-