"Satıştan bir gün önce eş tarafından çekilen paranın satış için ödenmiş olacağı" yönündeki mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmamadığı-
Dava konusu taşınmazın tapuda gösterilen devir değeri ile bilirkişi raporunda belirlenen gerçek rayiç değeri arasında mislini aşan fark olmamasına, davalı borçlu ile davalı 3. kişi şirketin yetkilisinin kardeşi evli ise de, tasarruf tarihinden çok önce boşandıklarının anlaşılmasına göre, "davanın reddine" ilişkin kararın usul ve kanuna uygun olduğu-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığı değerlendirilmesi gerekeceği-
Alıcı üçüncü kişi tarafından bankadan çekilen bu paranın borçluya taşınmaz alımı için ödenen para olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Borçlu davalının, taşınmazını diğer davalıya 350.000,00-TL bedelle devrettiği, satış tarihi itibariyle taşınmazın rayiç değerinin 515.449,00-TL olduğu, davalıların birbirini tanımadığı, aralarında akrabalık bağı veya arkadaşlık ilişkisinin bulunmadığı, davalının dava konusu taşınmazı internet sitesi vasıtasıyla bulduğu ve taraflar arasında 25.10.2021 tarihli satış protokolü düzenlendiği, 50.000,00-TL kapora verilerek taşınmazda işlem yapıldığı, 08.11.2021 tarihinde davalının diğer davalının hesabına 300.000,00-TL ev bedeli açıklaması ile banka havalesi yapıldığı, borçlunun davaya konu evden kasım 2021 itibariyle taşındığı anlaşıldığından, İİK'nin 280/1 maddesi kapsamında davalıların birbirini daha önceden tanıdığına, davalı nın, diğer davalının mali durumunu ile ızrar kastını bildiğini ispata yarar delil sunulmadığının ispatlanamayan davanın reddine karar verileceği-
Dava konusu gayrimenkulün gerçek değeri ile tapuda gösterilen değeri arasında bedel farkının olduğunun anlaşılmasına, gerçek değerinin de ödendiğinin ispat edilememiş olmasına, davalılar arasında arkadaşlık ilişkisi olduğunun da beyan edilmiş olmasına, davalılar arasındaki tasarrufun İİK 278/2 ve İİK 280/1 hükmü gereğince iptal tabi olmasına göre mahkemece "davanın kabulüne" dair verilmiş olan kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
İvazlar arasında önemli oransızlık olmadığı, davalıya yapılan satışın borcun doğumundan önce yapıldığı gerekçesi ile mahkemece "tasarrufun iptaline" karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Dava konusu aracın, 23.10.2018 tarihinde resmi noter senedi ile 230.000,00 TL karşılığında davalı 3. kişi E. Ç.yan'a devredilmiş, bilirkişi tarafından aracın piyasa rayiç değerinin de 230.000,00 TL olduğu belirlenmiş, bu tarihte kasko değerinin de 270.761,00 TL olduğunun anlaşıldığı; bu haliyle dava konusu aracın noter devir bedeli ile gerçek değeri arasında mislini aşan bedel farkının oluşmamış olduğu- İİK.nun 280. maddesine göre kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davalı borçlu ile davalı 3.kişi E. Ç.yan ve 4.kişi N. K. arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durum da kanıtlanamadığı gibi, dava konusu aracın davacıya devredilmesi yerine kısa zaman dilimi içerisinde birden fazla kez satış görmesi de yapılan tasarrufların iptali için gerekçe olamayacağı-
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.'nin 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Dava konusu tasarruflar ile aciz tarihi arasında 2 yıllık sürenin geçmiş olduğunun anlaşılmasına ve davalı üçüncü kişilerin davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun da davacı tarafından ispat edilememiş olmasına göre, "davanın reddine" ilişkin olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-