Herhangi bir belgedeki imza ve yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılmasının, sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulmasının, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesinin şart olduğu, o halde, mahkemece bilirkişi raporu ve ek rapordaki çelişkili tespitlerin giderilmesi için yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir heyetten kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
"Davacının davalının nakit ihtiyacını temin etmek üzere borç verdiğini" beyan eden tanıkların bizzat görgüye dayalı bilgileri olmadığından, zamanaşımına uğramış olan senetler yönünden davacının alacağın varlığının ispatlayamamış olduğu-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında, takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK'nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı- Anılan hükmün, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi olmadığı- Ayrıca borçlunun sahtecilik nedenine dayalı olarak Cumhuriyet Savcılığına  yaptığı şikayetin de kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı ve bekletici mesele yapılamayacağı- 
Dava dosyasının bankacı bilirkişi heyetine tevdii ile banka bilgi, belge ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilerek, borç miktarı, kullandırılan krediler, kredi limitleri ile davalının sonraki tarihlerde kullandırılan kredilerde imzasının bulunup bulunmamasına göre değerlendirme yapılarak icra takibine konu borçtan sorumlu olup olmadığı belirlenerek taraflar yönünden bozma ilamı ile ortaya çıkan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İlk derece mahkemesince imza incelemesine ilişkin aldırılan ilk rapor ile Bölge Adliye Mahkemesince aldırılan son rapor arasındaki çelişki tam olarak giderilmeden istinaf incelemesi yapıldığı, bunun yanında Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporların ise kesin kanaat bildirmediğinden diğer iki rapor arasındaki çelişkiyi giderici mahiyette olmadığı, bu nedenle değerlendirmeye tabi tutulamayacağı, o halde, ilk derece mahkemesince aldırılan ilk rapordaki tespit borçlu lehine, Bölge Adliye Mahkemesince aldırılan son rapordaki tespit ise alacaklı lehine olup, çelişkinin giderilmesi için grafoloji alanında uzman üç kişilik ehil bilirkişi kurulundan yeniden rapor alınarak oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu şirket yetkilisi ... tarafından,... isimli kişiye verilen ..... Noterliğince düzenlenen vekaletnamenin bankacılık işlemlerine ilişkin kısmında “...çek taahhütnamesi imzalama...” hususunda yetki verildiği görülmüş olup, adı geçen kişiye çek keşide etme yetkisi verildiğinin kabulü gerekeceği, bu durumda vekaletname ile yetkilendirilen... hakkında imza incelemesi yapılması gerekirken yetki verilmediğinden bahisle yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olacağı-
"Takibe dayanak senedin, herhangi bir nedenle altına isim ve imzasını attığı bir A4 kağıdının isim ve imza kısmından itibaren kesilerek senedin oluşturulduğuna" ilişkin "sahtelik iddiası" yargılamayı gerektirdiğinden, dar yetkili icra mahkemesinde incelenme yapılamayacağı, "borçlunun itirazının reddine ve davacı aleyhine asıl alacağın % 20'si oranında tazminata mahkum edilmesi" gerektiği, "alacaklı lehine asıl alacağın % 10'u oranında para cezasına hükmedilemeyeceği"-
Takibe dayanak bononun üzerinde teminata ilişkin bir kayıt olmadığından borçluların başvurusu İİK’nın 169/a maddesi kapsamında borca itiraz olup,  dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği- İİK’nın 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gerektiği-
Toplanan delillere ve alacaklının yeniden bilirkişi raporu alınmasını talep etmemesine göre, borçlunun imzaya itirazının kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak mahkemece hükme esas alınan raporlarda imzaların borçluya aidiyeti kesin olarak tespit edilemediğinden ve dolayısıyla alacaklının senedi takibe koymada kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğu kesin olarak kanıtlanamadığından, tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Takibe dayanak senedin incelenmesinde; bedel bölümüne rakamla 50.000 yazıldıktan sonra yanına Amerikan Dolarını ifade eden “$” ibaresinin yazıldığı, senet metninde bedelin yazı ile belirtilen kısmına da “Elli bin Dolar” yazıldığının, dolayısıyla yazı ve rakam ile belirlenen bedelin aynı olduğunun, para biriminin de senet metninde ve üst kısımda açıkça Amerikan Doları olarak belirtildiğinin, para birimleri arasında herhangi bir çelişkinin bulunmadığının anlaşıldığı, yine, bonodaki bedel ve para birimi konusunda tahrifat iddiası da olmadığı görülmekle anılan bononun 50.000 Amerikan Doları olarak düzenlendiğinin kabulü gerekeceği, bu durumda matbu senetteki TL ve Türk Lirası ibarelerinin hukuki sonuç doğurmayacağının kabulü gerekirken bedel açısından senedin belirsiz hale geldiğinden bahisle itirazın kabulünün isabetsiz olduğu- Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinin imzaya itirazın kabulü kararı ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, yalnızca dayanak senedin bedel açısından belirsiz hale geldiğinden bahisle kambiyo vasfının bulunmadığı gerekçesiyle takibin durdurulmasına karar vermesi yerinde olmayıp, alacaklının istinaf sebepleri incelenmek ve değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi için Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği-