Eldeki davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğunun gözardı edilmemesi ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemesi gerekeceği, aldırılan bilirkişi raporu ile bonodaki imzanın borçluya ait olduğu hususu ispat yükü kendisinde olan alacaklı tarafından ispatlanamadığı gibi, alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi de talep edilmediğinden, mahkemece, bilirkişi raporları gözönüne alınarak, imzanın borçluya ait olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanamaması nedeniyle itirazın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu-
İİK 72/3. maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği ancak borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15 inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz İİK m.170 özel olarak düzenlendiğinden imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında sonraki genel kanun olan HMK'nın 209. madde hükmünün uygulanamayacağı, davaya dayanak senetteki imza da davacıya ait olduğundan ihtiyati tedbir kararının yerinde olmadığı-
İmzaya itirazın süresinde yapıldığı anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince işin esası incelenerek karar verilmesi gerekeceği-
İcra takibi alacaklısının senet alacaklısı olup bu kişinin senetteki imzanın borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu- Bonodaki imzanın borçluya ait olup olmadığını kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklının (lehdarın) imza itirazı kabul edilenlere karşı ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesi ve imzaya itiraz edenler lehine tazminata ve para cezasına hükmedilmesi gerektiği-
İcra takibinin alacaklısının senet alacaklısı olup, bu kişi senetteki imzanın borçluya ait olup olmadığını bilecek durumda olduğu- Bonodaki imzanın borçluya ait olup olmadığını kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklının (lehdarın), imza itirazı kabul edilenlere karşı ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesi ve imzaya itiraz edenler lehine tazminata ve para cezasına hükmedilmesi gerektiği-
İmzaya itiraz süresinin ödeme emri tebliği ile başlayacağı, itiraz süresinin başlamasında tebliğden önce verilen dilekçe tarihinin esas alınamayacağı- Borcun kabulünün, imza itirazında bulunulmasına ve dolayısıyla imza incelemesi yapılmasına engel olmadığı- Bonodaki imzanın borçluya ait olduğunu alacaklının ispat etmesi gerektiğinden, bilirkişi raporlarındaki belirsizliğin borçlu lehine yorumlanacağı-
Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK'nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceği- Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası, Cumhuriyet Savcılığı'na aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan davada kendiliğinden icra takibini durdurmayıp bekletici mesele yapılamayacağı- HMK'nun 209. maddesi uyarınca icra takbinden sonra açılan menfi tespit davası bakımından takibin durdurulması mümkün olmadığı gibi, somut uyuşmazlık bakımından tedbir hükümleri İİK'da düzenlendiğinden HMK'nun 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartlarının bulunmadığı-
Takip dayanağı olan bonoda alacaklı lehtar olup; borçlunun ise keşideci olduğu görülmekle, lehtar ile imzaya itirazı kabul edilen keşideci doğrudan ilişki içinde olduğundan; lehtarın, keşidecinin imzasının adı muteriz borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu; bonodaki imzanın, borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklının, borçluya karşı başlattığı takipte, en azından ağır kusurlu kabul edileceğinden tazminat ve para cezası ile sorumlu olacağı-
Tebligat Kanunu hükümleri nazara alındığında, vekile tebliğin zorunlu olması karşısında, verilen yetkisizlik kararının alacaklı asile tebliğ edilmiş olduğu anlaşılmakla, bu tebliğ işlemi haliyle yok hükmünde sayılacağından, öngörülen iki haftalık yasal sürenin geçmiş olmasından da söz edilmeyeceği, alacaklı vekilinin, dosyanın yetkili İcra müdürlüğüne gönderilmesi talebinin süresinde olduğunun kabulü ile davanın esasının incelenmesi yerine takibin açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tedbir kararı verilmeden yetkiye ve imzaya itiraz edilmiş olması zamanaşımını kesmeyeceği gibi, itirazın satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmayacağı (İİK. 170/1)- İbraz süresi 03/02/2012 tarihinden önce dolan çeklerin altı aylık zamanaşımı süresine tâbi olduğu- Alacaklının taşınmaz haczi talebi ile menkul haczi talebine kadar zamanaşımını kesen yada durduran hiçbir işlem bulunmadığı görüldüğünden zamanaşımının gerçekleştiği- Borçlunun zamanaşımı şikayetinin kabulü ile, şikayetçi borçlu yönünden icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği (İİK. 71/son, 33/a)- "Aciz vesikasının düzenlediği tarihe kadar altı aylık zamanaşımı süresinin dolmadığı ve aciz vesikasının düzenlediği tarihten itibaren de 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı" gerekçesiyle "şikayetine reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-