İlk Derece Mahkemesince, alacaklı aleyhine asıl alacak miktarı üzerinden tazminata ve para cezasına hükmedilmesi gerekirken takip konusu alacak miktarı esas alınmak suretiyle yazılı şekilde tazminata ve para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de anılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Alacaklı tarafından borçlular aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, itiraz eden borçlular vekilince borca itiraz ve sair iddialarla icra mahkemesine başvuruda bulunulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince borçlular tarafından .......... Asliye Ticaret Mahkemesinin ............. sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verildiği ve kararın kesinleştiğinden bahisle takibin borçlular yönünden durdurulmasına karar verilmişse de, Dairemizce .............Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesine yazılan müzekkere sonucu, ......... tarihinde mahkemece verilen cevabi yazıya göre, ........... Asliye Ticaret Mahkemesinin ......... E. sayılı dosyasının istinaf incelemesi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi....... Hukuk Dairesinde bulunduğu ve .......... E. sırasına kaydının yapıldığı, kararın kesinleşmediği anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince menfi tespit davasının kesinleştiğinden bahisle verilen kararın hatalı olduğu-
Mahkemece, alacaklının takip konusu bonodaki imzaların borçlu şirket yetkilisi olmayan kişiye ait olduğu yönündeki beyanı nazara alınarak, imza incelemesi yapılmaksızın itirazın, borca itiraz olarak değerlendirilerek, kabulü ile takibin durdurulmasına ve imza incelemesi yapılmadan sonuca gidilmesi gerektiğinden, borçlunun alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmesi talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, alacaklı aleyhine tazminat ve para cezası verilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nın 353/1-b-2 ve 356 maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesi kararının, tazminat ve para cezası yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmakla, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Takibin dayanağı olan bonoda alacaklının lehtar, borçlunun ise keşideci olduğu ve bu durumda, lehtar ile imzaya itirazı kabul edilen keşidecinin doğrudan ilişki içinde olduğu belirlendiğinden, alacaklının keşideci imzasının adı geçene ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerekeceği, keşideci imzasının borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı imzaya itirazı kabul edilene karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edileceğinden tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerekeceği-
Davalı alacaklının ............. Ağır Ceza Mahkemesinin .............. E. sayılı dosyasında, verdiği ifadesinde, muteriz borçluyu tanımadığını, takip dayanağı bonoyla hiçbir bağlantısının olmadığını, ............ isimli üçüncü kişiye borcu olduğunu ve üçüncü kişi tarafından takibe konu bononun kendisine getirildiğini, borcunun silinmesi karşılığında senedin kendisi adına icraya konulmasının söylendiğini, teklifi kabul ettiğini beyan ettiğinin görüldüğü, davalı alacaklı, bu beyanları ile dayanak senetten kaynaklı alacağının bulunmadığını ikrar etmiş olup bu durumda senedi takibe koymakta ağır kusurunun bulunduğunun kabulü gerektiğinden, davalı alacaklının İİK'nın 170/4. maddesi uyarınca tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerekeceği-
Yargılamanın yenilenmesi talep edilen .................. İcra Hukuk Mahkemesinin kararı, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte imzaya itiraza ilişkin olup, bu karar hakkında yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı, o halde, mahkemece, yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kısa kararının tefhimi üzerine 10 günlük istinaf süresinde süre tutum dilekçesi sunulmadığından süresinden sonra yapılan istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi gerektiği (İstinaf yasa yoluna başvuru süresinin tefhimden itibaren başlatabilmesi için kurulan kısa kararın gerekçe içermesinin yasal bir zorunluluk olduğuna ilişkin itirazın kabul görmediği)- 650.000,00 TL bedelli senet üzerindeki "iş bu emre muharrer senet aynen döviz cinsi üzerinden ödenecektir" ibaresiyle, 650.000,00 TL'nin ödeme tarihindeki kura göre döviz cinsinden ödeneceğini düzenlediğinden senedin geçerliliğini etkilemeyeceği- "Borçlunun borca itirazı ile çelişen imza inkarı" dinlenmeyeceğinden, borçlunun imza inkarında bulunduktan sonra senedin teminat olarak verildiğini beyan etmekle borca itiraz etmesi halinde artık imza inkarının dinlenmeyeceği-
Davacı borçlunun dava dilekçesindeki iddiasının bono üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde olduğu, aldırılan raporlarda da imzanın davacıya ait olduğuna ilişkin kesin kanaat içeren raporların dosyada mevcut olmasına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesinin karar gerekçesinde belirttiği ''dosyaya getirtilen davacı borçluya ait mukayese belgelerde davacının kullandığı imza örnekleri dikkate alındığında, davacının işlemlerinde imza olarak el yazısı ile yazdığı ismini kullanmadığının açıkça anlaşıldığı, takip dayanağı senette ise düzenleyen bölümünde davacının isminin el yazısı ile yazıldığı yazının altında paraf imzanın bulunduğu bu durumda senette el yazısı ile ad veya soyadını yazarken imza atmayı amaç edindiği yönünde kesin bir kanaate varmanın mümkün olmadığı değerlendirilmelidir. Dosya kapsamında gerek Mahkemeye sunulan gerekse de İstanbul Anadolu C. Başsavcılığı 2018/232177 Sayılı soruşturma dosyasına sunulan raporlarda isim altına atılan inceleme konusu belgedeki imzanın teşhise götürecek karakteristik özellikler taşımaması ve taklidi kolay imzalar olması nedeniyle, imzanın .................'un eli ürünü olup olmadığına ilişkin kesin bir kanaate ulaşılamadığı görülmektedir. '' şeklindeki değerlendirmelere ilişkin davacının bir iddiası olmamasına rağmen yapılan nitelendirmelerin hatalı olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olduğu kanaatine varılarak Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın bozulmasına karar vermek gerekeceği-
İcra mahkemelerinin takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları basit usulde yargılama yaparak çözmesi gerektiği, ceza dosyalarındaki delillerle bağlı olmadıkları, takip dayanağı senede ilişkin ceza ve hukuk mahkemelerinde açılan davaların icra mahkemesince bekletici mesele yapılamayacağı- "Somut olayda yazıda sahtelik rapor ile ispatlandığı için alacağın tahsilinin yargılamaya muhtaç hale geldiği ve bu durumda dava açarak ilam almakla yükümlü olanın borçlu değil alacaklı olduğu, Adli Tıp Raporu ile takibe konu evrakın bono niteliğinde olmadığı ispatlandığından İİK. 170/a-2 maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmesi gerektiği" şeklindeki karşı görüşün ise kabul edilmediği-
İmzaya itiraz incelemesi yönünden alınan 15.11.2021 tarihli Adli Tıp Raporunda 'imzaların kuvvetle muhtemel ..............'in eli ürünü olduğu'nun bildirildiği, bu hali ile raporun imzanın aidiyeti hususunda kesin kanaat içermediği, buna rağmen İlk Derece Mahkemesince raporda imzanın borçluya ait olmadığı kanaatinin bildirildiği gerekçesi ile sonuca gidildiği ve alacaklı aleyhine inkar tazminatı ve para cezasına hükmedildiği, Bölge Adliye Mahkemesince bu yönden İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi değiştirilerek kesin kanaat içermeyen rapordaki belirsizliğin borçlu lehine değerlendirileceğinin açıklandığı anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde hata edildiği tespit edildiği takdirde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2. maddesi gereğince, istinaf isteminin kabulü ile gerekçenin düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekeceği-