Borçlunun imzaya itirazının reddedildiğinin, .............. tarihli bilirkişi raporuna ilişkin delil avansının, mahkemenin .............. tarihli ara kararında alacaklı tarafından yatırılmasına karar verildiğinin ve alacaklı tarafından ............ TL avansın mahkeme veznesine yatırıldığının, mahkemece anılan yargılama gideri yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmadığının anlaşıldığı, o halde mahkemece, itiraz tümden reddedildiğinden alacaklı tarafından yapılan yargılama giderlerinin haksız çıkan borçludan alınarak alacaklıya verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
İİK.'nun 170/3. maddesi nazara alındığında ancak imza incelemesi yapılması halinde tazminat ve para cezası verilebileceğinden, rapor tanziminden önce gerçekleşen kabul beyanı karşısında imza incelemesi yapılmasına gerek olmayıp alacaklı aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu, o halde Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nın 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararının bahsi geçen husus yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, İlk Derece Mahkemesi kararının belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak yeniden karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, hem istinaf sebeplerinin reddine, hem de ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilerek şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde hüküm oluşturulmasının hatalı olduğu-
Mahkeme huzurunda alınan imzaların mukayese belgelerdeki imzalara üstünlüğü bulunmadığı- Mahkemece; dosya içerisinde bulunan, borçlu şirket yetkilisinin imzasını taşıyan ve hakkında sahtelik kararı bulunmayan tüm mukayese belgelerdeki imzaların, bir gruplandırma yapılmadan incelemeye esas alınması suretiyle Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, mukayese belgelerin iki gruba ayrılması ve istiktap imzalarına üstünlük tanınması sonucu hazırlanan, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda “senetteki imzanın borçlunun elinden çıktığının kabulü mümkün görülmemiştir “şeklinde görüş sunulmuşsa da, mukayeseye esas alınan belgelerin tamamının senedin tanzim tarihinden sonrasına ilişkin belgeler olduğu, bu nedenle bilirkişi raporunun Yargıtay denetimine elverişli olmadığı- Alacaklının bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi değerlendirilerek dilekçesinde belirttiği belgeler toplanıp yeniden rapor aldırılarak sonuca gidilmesi gerektiği-
Herhangi bir belgedeki imza ve yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılmasının, sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulmasının, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesinin şart olduğu, o halde, mahkemece bilirkişi raporu ve ek rapordaki çelişkili tespitlerin giderilmesi için yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir heyetten kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
"Davacının davalının nakit ihtiyacını temin etmek üzere borç verdiğini" beyan eden tanıkların bizzat görgüye dayalı bilgileri olmadığından, zamanaşımına uğramış olan senetler yönünden davacının alacağın varlığının ispatlayamamış olduğu-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında, takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK'nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı- Anılan hükmün, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi olmadığı- Ayrıca borçlunun sahtecilik nedenine dayalı olarak Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayetin de kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı ve bekletici mesele yapılamayacağı-
Dava dosyasının bankacı bilirkişi heyetine tevdii ile banka bilgi, belge ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilerek, borç miktarı, kullandırılan krediler, kredi limitleri ile davalının sonraki tarihlerde kullandırılan kredilerde imzasının bulunup bulunmamasına göre değerlendirme yapılarak icra takibine konu borçtan sorumlu olup olmadığı belirlenerek taraflar yönünden bozma ilamı ile ortaya çıkan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-