İcra mahkemelerinin takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları basit usulde yargılama yaparak çözmesi gerektiği, ceza dosyalarındaki delillerle bağlı olmadıkları, takip dayanağı senede ilişkin ceza ve hukuk mahkemelerinde açılan davaların icra mahkemesince bekletici mesele yapılamayacağı- "Somut olayda yazıda sahtelik rapor ile ispatlandığı için alacağın tahsilinin yargılamaya muhtaç hale geldiği ve bu durumda dava açarak ilam almakla yükümlü olanın borçlu değil alacaklı olduğu,  Adli Tıp Raporu ile takibe konu evrakın bono niteliğinde olmadığı ispatlandığından İİK. 170/a-2 maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmesi gerektiği" şeklindeki karşı görüşün ise kabul edilmediği-
İmzaya itiraz incelemesi yönünden alınan 15.11.2021 tarihli Adli Tıp Raporunda 'imzaların kuvvetle muhtemel ..............'in eli ürünü olduğu'nun bildirildiği, bu hali ile raporun imzanın aidiyeti hususunda kesin kanaat içermediği, buna rağmen İlk Derece Mahkemesince raporda imzanın borçluya ait olmadığı kanaatinin bildirildiği gerekçesi ile sonuca gidildiği ve alacaklı aleyhine inkar tazminatı ve para cezasına hükmedildiği, Bölge Adliye Mahkemesince bu yönden İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi değiştirilerek kesin kanaat içermeyen rapordaki belirsizliğin borçlu lehine değerlendirileceğinin açıklandığı anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde hata edildiği tespit edildiği takdirde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2. maddesi gereğince, istinaf isteminin kabulü ile gerekçenin düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekeceği-
12. HD. 30.05.2023 T. E: 2022/11871, K: 3830
Gerek Adli Tıp Kurumu ve gerekse ATK/Adli Belge İnceleme uzmanı tarafından düzenlenen raporlarda takip dayanağı üzerindeki imzaların borçluların eli ürünü olduğunun anlaşıldığı, her iki raporun birbirini teyit eder mahiyette olduğu, davacılar tarafından göstermiş oldukları belgelerin bir kısmının incelenmediği belirtilmiş ise de, ATK düzenlenen raporda çok sayıda belgenin incelemeye esas alındığı, yine davacı tarafça yazılar üzerinde gerektiği inceleme yapıldığı beyan edilmiş ise de, imzaya itiraza yönelik açılan davada senet üzerindeki yazılarla ilgili inceleme yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Süre tutum dilekçesinde istinaf sebep ve gerekçesini göstermediğinden kararın yalnızca kamu düzenine aykırılık yönünden inceleneceği- İcra mahkemesince, tazminata ve para cezasına hükmedilirken, yabancı para asıl alacağının takip tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın efektif satış kuru üzerinden belirlenen Türk Lirası karşılığı üzerinden hükmedilmesi gerektiği-
Çekteki borçlu şirket adına atılan imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasen borçlunun eli ürünü olmadığı tespit edildiği belirtilerek imzaya itirazın kabulü ile davacı borçlu şirket yönünden takibin durdurulmasına, çeki ciro yolu devir aldığı anlaşılan davalı alacaklının çeki takibe koymada kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğu sabit olmadığından, davalı aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesine yer olmadığı-
Davacı tarafça daha önce aynı icra takibine ilişkin aynı sebeplere dayalı olarak açılan davalarda, takibe konu senetteki imzaya itirazın süreden reddedildiği ve her iki ilamın da istinaf yolundan geçmek suretiyle kesinleştiği, dava şartı yokluğundan davacının imzaya itirazı yönünden davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
İmzaya ve borca itiraz davalarında, takibin iptaline yönelik daha önce açılmış olan davaların bekletici mesele yapılmasının mümkün olmadığı-
Çekin keşide tarihinin 30.10.2019 olduğu, Ticaret Sicil gazetesine göre şirketin önceki yetkilisi ................'in temsil yetkisinin 22.08.2019 tarihinde sona erdiği, bu tarihten sonra şirket yetkilisinin .......... olduğu, alacaklının çekin kendilerine ileri tarihli verildiği beyanını ispatlayan bir belge sunmadığı, her ne kadar delil olarak dayanılan savcılık beyanları çekin keşide tarihinden önce alınmışsa da bu hususun tek başına, icra mahkemesinde çeklerin ileri tarihli düzenlendiği ve lehtara verildiğinin ispatı için yeterli olmadığı, sunulan belgelerden sadece bir tanesinde takip konusu çeke açık atıf olduğu ancak bu belgede tarih bulunmadığı, Cumhuriyet Savcılığının havale tarihinin ise 10.12.2019 yani çekin keşide tarihinden sonra olduğu dolayısıyla borçlunun imzaya itirazının yerinde olduğu, çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenip verildiğine dair ispata yarar bir belgenin de sunulmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Takibe konu senetteki son ciranta olan davalı alacaklı tarafından muteriz borçlu hakkında kambiyo vasfını haiz çeke dayalı olarak başlatılan takipte, itirazın süresinde yapıldığı, senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, senet üzerindeki imzanın muteriz borçlunun eli ürünü olmadığı hususunda kesin kanaat bildirildiği, raporda borçlunun mukayeseye esas imza örneklerine ilişkin evrak asılları üzerinden inceleme yapıldığı gibi davalı alacaklı tarafça beyan edilen vekaletnamenin de incelemede esas alındığı, raporun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, mahkemece davalı alacaklı vekilinin yeniden rapor alınması talebinin 23.12.2020 tarihli duruşmada verilen ara karar ile yerinde görülmediğinden reddedildiği, kesin kanaat içeren yeterli nitelikteki raporun mahkemece hükme esas alınarak itirazın kabulü ile davalı alacaklı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-