İmza incelemesine esas belge ile ilgili kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile belirlenmiş bir sahtecilik tespiti bulunmadığı anlaşılmakla, Asliye Hukuk Mahkemesindeki derdest davanın söz konusu belgenin geçerliliğine etkisi bulunamayacağından, bu belgenin esas alınmasının gerekeceği, esasında da bilirkişinin, imza örneklerini sınıflandırmasının da isabetli olmadığı anlaşılmakla, mevcut imza örneklerine göre, borçlunun eli ürünü olup olmadığı konusunda kanaatini bildirmesinin yasal zorunluluk olduğu-
İtiraza konu imza üzerinde yapılan incelemeye ilişkin olarak, ......... Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği tarafından düzenlenen raporda "...inceleme konusu imzaların E.E. eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet ya da menfi bir kanaat bildirmek mümkün olmamıştır", Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen raporda ’’...imzaların kuvvetle muhtemel E.E.'nun eli ürünü olduğu’’, Adli Tıp Kurumu emekli uzmanlarından oluşan heyet tarafından düzenlenen son raporda ise; " borçlu imzalarının E.E.'nun eli ürünü olduklarının kabulünün daha güçlü olasılık seviyesinde görüldüğü ..." şeklinde görüş belirtildiği; ilk derece mahkemesince, imzanın borçlunun eli ürünü olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verildiğinin görüldüğü, o halde, ilk derece mahkemece aldırılan ilk iki raporun çelişkili olduğu, son raporda ise kesin kanaat bildirilmediğinden, uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin kanaat içermeyen ve dolayısıyla uyuşmazlığa çözüm getirecek nitelikte bulunmayan rapor hükme esas alınıp, yorumlanarak imzaya itirazın reddi yönünde hüküm tesis edilmesinin ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddedilmesinin isabetsiz olduğu-
Vekile kambiyo senedi düzenleme yetkisi verilmediğinden imzanın aidiyeti alacaklı tarafından kabul edilen borçlu adına kambiyo senedi düzenleyemeyeceği, bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığından alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına da hükmedilmemesi gerektiği, imza incelemesi yapılarak alacaklının tazminat ve para cezasına mahkum edilmesi isabetsiz olduğu-
İcra takip dosyasından sonra menfi tespit davası açılmış, davalı hakkında Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2015/... E., 2015/... K. Sayılı dosyasında davaya konu senet nedeniyle davalı hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet kararı verilmiş, böylece sahtecilik iddiasının soyut bir iddia olmadığı, bu durumda mahkemenin 6100 sayılı HMK'nın 209/1. maddesi ile HMK 389 vd. maddeleri nazara alarak takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İmza incelemesinde senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınması gerektiği, senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise de borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılması gerektiği, imza incelemesine esas belge ile ilgili kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile belirlenmiş bir sahtecilik tespiti bulunmadığı, mevcut imza örneklerine göre borçlunun eli ürünü olup olmadığın konusunda kanaatini bildirmesinin yasal zorunluluk olduğu, imzaya itirazın reddine karar verilerek borçlunun diğer itirazlarının incelenmesi gerektiği-
Takip dayanağı bononun incelenmesinde, alacaklının senedin lehtarı, borçluların ise senedin keşidecisi konumunda bulunan murisin mirasçıları olduklarının anlaşıldığı, buna göre, alacaklının, müteveffa keşideci ile doğrudan ilişki içinde olup, keşideci imzasının murise ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu, bu durumda, alacaklının, imza itirazı kabul edilen borçlulara karşı başlattığı takipte, en azından ağır kusurlu kabul edileceğinden, alacaklının tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerekeceği-
İmza incelemesinde senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınması gerektiği, senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise de borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılması gerektiği, imza incelemesine esas belge ile ilgili kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile belirlenmiş bir sahtecilik tespiti bulunmadığı anlaşıldığı, bilirkişinin, imza örneklerini sınıflandırmasında isabetli olmadığı, borçlunun imzaya itirazın reddine karar verilerek, diğer itirazlarının incelenmesi gerektiği-
Borçluya ödeme emrinin 29/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekili tarafından tebliğ işleminin usulsüzlüğü ileri sürülerek 11/08/2016 tarihinde imzaya ve borca itirazda bulunduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince, borçlunun öncelikle usulsüz tebliğ şikayeti değerlendirilerek, oluşacak sonuca göre itirazlarının incelenmesi gerekeceği-
Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, İİK'nın 72/3. maddesine göre, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, ancak borçlunun gecikmeden doğan zararı karşılamak ve alacağın %15'inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile ödenen icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda tedbir isteyebileceği- Davacı taraf dava dilekçesinde sadece takibin durdurulmasını değil, icra işlemlerinin durdurulması yönünde tedbir talebinde bulunmuş olup, bu talebin İİK'nın 72/3. maddesindeki ihtiyati tedbir yolu ile ödenen icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi konusundaki tedbiri de içerdiği anlaşıldığından davacının talebi üzerine İİK'nın 72/3. maddesi yönünden talebin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Açılan alacak davası nedeniyle takibin, kötüniyet tazminatı yönünden icra müdürlüğünce alacak davası sonuçlanana kadar durdurulmasının gerektiği, ancak takipte, vekalet ücreti ve yargılama giderinin de talep edildiği dikkate alındığında, icra müdürlüğünün ret kararının bu alacak kalemleri yönünden yerinde olduğu- Şikayetin kısmen kabulü ile tazminat alacağı yönünden icra müdürlüğünün şikayete konu ret kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-