Türk Medeni Kanununun 1027. maddesinde yer alan, “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir” hükmü karşısında, davacının mülkiyete ilişkin bir hakka dayanmak suretiyle tapudaki şerhin terkinini talep ettiği bu davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olacağı-
Kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl ve munzam bir yıllık süreler geçmekle, kadastro tutanağı ve dolayısıyla tapu kütüğü mevcut şekli ile kesinleşeceğinden ve artık kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz ve dava açma hakkı ortadan kalkacağından, bu gibi nedenlere dayalı olarak şerhin terkininin istenebilmesinin olanaklı olmayacağı, tutanağın kesinleştiği-
Yeni düzenlemede “...Birinci gurup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarının” zilyetlikle kazanılamayacağı öngörüldüğünden, doğal sit alanları ve 3.derece arkeolojik sit alanlarında bulunan taşınmazların koşulları oluştuğu taktirde, zilyetlik yoluyla kazanılmalarının mümkün hale geldiği-
Önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında tapuda gösterilen satış bedelinin esas alınması gerekeceği, ayrıca tapuda işlem yapan davalının kendi eyleminin geçersiz olduğuna dayanmasının mümkün olmayacağı-
Vakıfların malları üzerinde zilyetlik yolu ile mülk edinme hükümlerinin uygulanamayacağı, vakıf mallarının zilyetlik yolu ile kazanılmasının olanaklı olmadığı, dava konusu taşınmazın davalılar tarafından kullanılan 645.00 m2 sinin ifraz edilerek davacılar adına tescilinin mümkün olmadığı, taşınmazı tapu dışı yolla devralan kişiler yararına tespit yapılamayacağı ve ayrıca davacı yararına kazandırıcı zaman aşımı yolu ile taşınmazın edinilmesinin de olanaklı olmadığı anlaşılmakla; ve tüm dosya içeriği ile, Türk Medeni Kanununun 713/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b ve 13/B-c. maddelerine göre zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmadığından davanın reddi yönünde kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmayacağı-
Tespite itiraz edilmiş olsa da, olmasa da, komisyonca kadastro tespiti değiştirilmiş bulunsa da, bulunmasa da askı ilanı suretiyle kişilere duyurulmuş olan tespite karşı itiraz eden ya da etmeyen, herkesin askı ilanı süresi içerisinde kadastro mahkemesine dava açabileceği, askı ilanının, tespitin ya da tutanağın askı ilanından evvel kesinleşmesini önleyeceği, askı ilanı tarihlerinin kadastro mahkemesine herkes bakımından sınırlama olmaksızın dava açabilecek günler olduğu, böylece herkesin süratle kadastro mahkemesinde hakkını arayabileceği, aynı parselle ilgili farklı kişiler yönünden aynı anda farklı mahkemelerin görev yapamayacağı, aynı parsele ilişkin yargılamada bütünlüğün de sağlanmış olacağı, askı ilanı müessesesi tespit ve tutanakların kesinleşmesini önlediği için, askı ilan süresi içerisinde açılan davalarda genel mahkemelerin görev yapmasının mümkün olmayacağı-
Taşınmaz Geçit mahalli niteliğinde olup, malikinin de parsel numaraları belirtilen 10 ayrı taşınmaz olduğu, davacının ise bu 10 ayrı taşınmazın maliki olan kişi olduğu, Geçit mahallinden sadece tapu kaydında malik olarak belirtilen 10 ayrı taşınmaz yararlanmakta olup, bu özel kullanımın taşınmaza genel yol niteliği kazandırmayacağı, taşınmazın "Geçit mahalli" niteliği lehine oluşturulduğu 10 taşınmaza ait olduğuna göre bu 10 taşınmaz malikince "Geçit mahalli" üzerindeki hakkın 3. kişilere karşı ileri sürülebileceği-
Davacının hükmen edindiği bölüm belirlenmek suretiyle ve kayıt maliki davalının taşınmazla ilgili sorunları bildiği, Türk Medeni Yasasının 1023. maddesinden yararlanamayacağı gözetilerek davanın kabul edilmiş olmasının kural olarak doğru olacağı, ancak, hüküm açık olmayıp infazda tereddüte yol açacak nitelikte olduğu gibi davacı adına tesciline karar verilen bölümün 63 nolu parselden infazının mümkün olup olmadığının da araştırılmadığı, ifraz hususu kamu düzenini ilgilendirdiğinden resen gözetilmesinin zorunlu olacağı-
Taşkın inşaatta Hazinenin temellüke rıza göstermemesi nedeniyle yıkım isteminin ‘Hazine yönünden yapının sübjektif bir değer taşımadığı’ kabulü ile yıkım isteğinin kabulünün gerekeceği-
Taksim olgusunun belirlenmesi için intikal eden tüm taşınmazlar başında keşif yapılması, varsa diğer taşınmazlara ait kadastro ve çap kayıtlarının da incelenmesinin gerekeceği-