Taşınmaz devrini de içeren eser sözleşmesinin tapu sicil muhafızları tarafından ya da noterlerce re'sen düzenlenme şeklinde yapılmasının gerektiği, sözleşme şekil şartı sebebiyle geçersiz olsa dahi tarafların, karşılıklı olarak sözleşmeye uygun biçimde edimlerini yerine getirmişlerse sonradan sözleşmenin geçersizliğini ileri süremeyecekleri-
Kat Karşılığı İnşaat yüklenicisi olan davalıların, işi zamanında teslim etmemesinden doğan cezai şartı davacıya hiçbir indirim yapılmaksızın ödemesinin, sözleşmeye, Borçlar Kanunu’nun 356/1. maddesindeki özen borcuna ve doğruluk ve güven kurallarına uygun düşeceği-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, abonman sözleşmesinden kaynaklandığı, davacının gerçek kişi olduğu, davalının özel hukuk hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülü olduğu, davanın konusu iddia edildiği kadar elektrik sarf edilmediğinden, bu nedenle davacının borçlu olmadığının tesbitine ilişkin olduğu, böylece davaya bakmanın, adli yargının görevi olduğu-
D.den ve havadan yapılan bilirkişi incelemesinde ve resmi makamların çoğu gözleme dayanan yansız raporlarında, davalı donatana ait tankerinin infilak ederek battığının, bunu takiben denizde çevre kirliliğinin oluştuğunun ve akıntıların etkisiyle Türk Karasularına geldiğinin açıkça belirlendiği, olay tarihinde Karadeniz'de başka bir tankerin infilak edip battığı da ileri sürülmediğine göre, denizde çevre kirliliği oluşturan petrolün, davalının tankerinden meydana geldiğinin kabul edilmesi gerektiği-
Davacının, tüm ihtarlarına ve taşınmazdaki payını bizzat çalıştırmak istemesine rağmen davalının taşınmazı işgal ederek yararlanmasını sürdürmek suretiyle, haksız bir fiili işlemiş bulunması nedeniyle, ürün esası üzerinden bir alacağa hak kazandığının kabulünün gerekeceği-
İhtarlı ödeme emrinde verilen 30 günlük süre beklenmeden 13.9.1990 tarihinde temerrüt olgusu gerçekleşmediğinden dava açıldığına göre tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken temerrüt olgusunun kabulü ile tahliyeye karar verilmesi hatalı görüldüğünden hükmün bozulmasının gerekeceği-
İhtiyaç sebebine dayalı tahliye davasında; kiralayanın, kiralananı boşaltması karşılığı kiracısına oturabileceği bir konut bulmak ya da kendi çıkacağı yeri teklif etme yükümlülüğünün olmadığı, olayda, kiralayan davacı, kendisine ait 60 metrekare büyüklüğündeki gecekonduda oturmakta, boşaltılmasını istediği kiralananın ise 90 metrekare yüzölçümünde üç oda bir salondan müteşekkil kaloriferli bir apartman dairesi olduğu-
İşyerine ilişkin tahliye davalarında ihtiyaçlının kirada olması halinde ihtiyacın kabulü için ihtiyaçlının ya tahliye tehdidi altında bulunmasının veya kiralananın yapılacak iş için daha üstün nitelikte, hiç olmazsa çalışılan yerle eşdeğer vasıfta bulunmasının gerektiği, eşdeğerlik halinde mülkiyet hakkının üstünlüğü nazara alınarak aynı işin kiralananda yapılmasına ihtiyaçlının tercihinin esas alınacağı, Yasa’da bir hakkın kullanılması için öngörülen sürenin ay olarak belirtilmesi halinde bunun hesabının, takip edilen ayın aynı günü mesai saati sonu esas alınarak yapılması gerektiğinin hükme bağlandığı-
Davacının oğlunun kirada oturması ve oturduğu yerin elverişsiz bulunması sebebiyle bu konuta ihtiyacı olduğu belli olmakla beraber, bu ihtiyacın daha önce boşalan dairede giderilmesinin düşünülmediği ve ihtiyacın dava konusu yere yöneltilmesinde kabul edilebilir objektif nedenler ileri sürülmediği, kira parasının düşüklüğü tahliye sebebi kabul edilemeyeceği gibi, objektif nedenler bulunmadan keyfiliğe kaçan bir tercih hakkının kullanılmasına da itibar etmemek gerekeceği-
Kiralananın anlaşma amacı dışında kullanılmasının, eğer bu kullanmada kiralayanın açık ya da zımni muvafakati yoksa akde aykırılık olacağı ve yapılan uyarıya rağmen aykırılık giderilememişse kiralayan veya onun haklarına halef olan kimseye tahliye hakkı vereceği, açıkça ve münhasıran bakkaliye olarak kiralandığı belli olmadığı gibi zaman içinde çifte kullanma şekline gerek eski kiralayanlar, gerekse davacılar ses çıkarmamak suretiyle zımni muvafakatlerinin oluştuğu anlaşılmakta olduğundan davanın reddine karar verilmek gerekirken aksi görüş ve düşüncesiyle kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-